Soğuk Savaş’ın 1992’de sona ermesiyle ABD dünyada tek hâkim güç olduğu vehmiyle dünyanın herhangi bir yerine saldırmada beis görmedi. Şartların lehine oluşmasını da beklemeden üstelik. Nasıl ve kimler tarafından yapıldığı henüz net şekilde ortaya çıkarılamayan 11 Eylül saldırılarıyla birlikte Afganistan’a ve Irak’a saldıran ABD, milyonlarca masum insanın canına kıydı. Altından kalkılamayacak yükleri ülkelerin üzerine bıraktı. Ta ki kendine denk bir güçle karşılaşana kadar. Irak’tan enkaz bırakarak çekilen, Afganistan’da bir zamanlar düşman ilan ettiği ve uğrunda insanlara acımasızca saldırdığı Taliban’a yönetimi bırakan ABD, şimdilerde de yeni düşmanı Rusya ve onunla birlikte hareket eden devletleri tehdit etmekle meşgul.
Ukrayna’yı galeyana getirerek Rusya’yla baş başa bırakan Washington yönetimi, Karadeniz’e sınırı olan ülkeleri silahlandırarak bölgeyi abluka altına almaya çalışıyor. Yunanistan da silahlandırdığı ülkelerden biri. Mezhep olarak Rusya ile aynı şemsiyenin altındaki Yunanistan da gelen paraların cazibesinden olsa gerek, topraklarını Amerikan üslerine açmakta herhangi bir problem görmüyor. Sırtını Batı’ya dayadığı için Türkiye’yi de açıktan tehdit ediyor. Rusya’dan aldığı ve Girit’te konuşlandırdığı S-300’lerle Türk F-16’larını hedef haline getiriyor. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de egemenlik haklarına sahip çıkmasıyla başlayan gerginlik, 2021’de Almanya’nın ve NATO’nun girişimleriyle yumuşama eğilimi göstermişti. Ancak Yunanistan Başbakanı’nın Mart 2022 ABD Kongresi’ndeki konuşmasında Türkiye’nin almak istediği kırk adet F-16’nın satılmaması çağrısında bulunması, yeniden ipleri kopma noktasına getirdi. Ve bugünlerde Ege adalarının silahlandırılması nedeniyle tartışmalar devam ediyor. ABD, Ukrayna üzerinden denediği oyunun benzerini bu kez Yunanistan üzerinden Türkiye için deniyor. Ne kadar başarılı olacağı sorusunun cevabını öğrenmek için Ukrayna’nın haline bakmak sanırım yeterli olur.