İçeriğe geç

Ahiret Gününe İman Nedir?

    Her ruh sahibinin belirli bir eceli olduğuna iman etmek vâciptir. Öldürülen veya ateşte yakılan ya da suda boğulan kimse şüphesiz eceli ile ölmüştür.

    “Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez” (Münâfikûn 63/11).

    Allah Teâlâ’nın, ölüye ruhunu, işitmesini ve görmesini geri vereceğine; ona Rabb’inden, dininden ve peygamberinden sormak için iki melek göndereceğine iman etmek vâciptir.

    “Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün” (Mü’min 40/11). Birinci ölüm dünyada, ikincisi ise, sual için diriltildikten sonra kabirdedir.

    “İki defa da dirilttin” (Mü’min 40/11). Birinci diriliş, sual için kabirde, ikincisi ise, hesap için mahşerdedir.

    Ölünün yakılıp kül olsa ve rüzgârda savrulsa bile, kabirde azap göreceğine veya nimete ereceğine iman etmek vâciptir. Kabirde azap çekmek veya nimetlenmek, ruh ve bedenle olacaktır. Ölen kişi kâfir ise veya fâsık (yoldan çıkmış) bir mümin ise azaptan dolayı acı çekecektir.

    “Onlara iki defa azap edeceğiz” (Tevbe 9/101). Yani birincisi öldürülme, rezil etme vb. şeylerle dünyada azap, ikincisi ise kabirdeki azaptır. Buna delil olarak âyetin devamında şöyle buyrulmuştur: “Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir” (Tevbe 9/101). Yani kıyamette.

    “(Öyle bir) ateş ki, onlar sabah-akşam ona sunulurlar.” Yani kabirde. Buna delil olarak âyetin devamında şöyle buyrulmuştur:

    “Kıyametin kopacağı günde de, ‘Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun’ denilecektir” (Mü’min 40/46).

    Ölen kişi (itaatkâr) bir mümin ise, kabir nimetleri ile hoşnut olacaktır.

    “Kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçe ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur.”1


    Ahirete İman Hakkında Bilinmesi Gerekelenler

    Ahiret, bu dünyadan sonraki nihayetsiz (sonsuz) alemdir. Yüce Allah, içinde yaşadığımız bu dünyayı ve üzerinde olan bütün varlıkları geçici bir zaman için yaratmıştır. Bir gün gelecek, bu dünyadan ve üzerinde bulunanlardan hiçbir eser kalmayacaktır. Allah’ın takdir ettiği gün gelince, insanlarla beraber bütün canlı ve cansız varlıklar yok olacaktır. Bütün dağlar-taşlar, yerler-gökler parçalanacaklardır. Böylece bu alem bambaşka bir alem olacaktır. Bu, kıyamettir.

    Bundan sonra yine yüce Allah’ın takdir ettiği zaman gelince, bütün insanlar yeniden dirileceklerdir. İnsanların hepsi “mahşer” denilen çok geniş ve düz bir sahada toplanmış olacaklar ve yeni bir hayat başlayacaktır. Buna “umumi haşir” denilir. Bu yeni hayatın başlayacağı günden itibaren, bitmez ve tükenmez, sonu gelmez bir halde devam edecek olan “ahiret alemi” denir. Buna inanmakta Müslümanlıkta bir esastır.

    Kıyametin kopması ve ahiretin meydana gelmesi, Kuranın ayetleriyle, Hz. Peygamberin sallallahu aleyhi ve sellem hadisleriyle ve ümmetin birliği ile sabittir. Diğer bütün peygamberler de kendi ümmetlerince bu gerçeği bildirmişlerdir. Onun için ahirete iman etmek büyük bir görevdir ve her din için önemli bir inançtır.

    Kudretine nihayet bulunmayan yüce Allah için, gelecekte ahiret hayatını meydana getirmek pek kolay şeydir. Alemleri yoktan var eden, hele insanları birçok güç ve meziyetlerle yaratıp kendilerine hayat veren büyük yaratıcımız için, bütün alemleri yok ettikten sonra tekrar yaratmak zor bir şey midir? Bir şeyi önce var eden, sonra onu tekrar var edemez mi? Bunları tekrar var edemeyen yaratıcı olur mu?

    Hayır, yüce Allah öyle bir büyük yaratıcıdır ki nice alemleri yoktan var etmiştir ve nice alemleri de yaratmaya kadirdir. Bir kere astronomi ilmine bakalım. Ucu bucağı olmayan bir boşlukta dolaşıp duran ve zaman zaman parlayıp sönen yüz binlerce nur ve ışık alemini, bu ihtişamları ile yaratmış olan Allah, ahiret alemini de yaratmaya kadirdir.

    Allah’a hamdolsun ki biz Müslümanlar ahiret gününe iman ediyor, ahiretin sonsuz hayatına, cennet ve cehennemin daha önceden yaratılmış olduğuna inanıyoruz. İşte bu iman bizi kurtuluşa götürür, ruhumuzu yükseltir ve bizi mutluluğa kavuşturur. Bu imandan yoksun olmak, insanı şaşırtıp sapıklığa düşürür, her türlü fenalığa sürükler ve hem dünyada hem de ahirette yüzü kara eder.2

    Kaynakça

    1. Saadetül Mübtedin
    2. Büyük İslam İlmihali – Ömer Nasuhi Bilmen