12. yüzyılın meşhur sûfî âlimi Ferîdüddin Attâr kuddise sırruhû Pendnâme adlı meşhur eserinde şöyle nasihat eder:
Ey azizim! Beladan kurtulmak için iki şeyden kurtulman gerekir: Dünyadan ve nefsten. Bunlardan uzak durmaya gayret et ki bela ve musibetlerin seninle işi olmasın. Hırs ve heveslere kapılırsan, her musibet gelir başına. Para sevdasında olmayan kişi her yerde selâmettedir.
Ey oğul! Nefsinin arzularını ve dünya sevgisini terk et ki bela ve musibetler seni bulmasın. Niceleri nefsinin hevâ ve hevesinden belaya uğrayıp yorgun düşmüşlerdir. Bahtsız kuş nefsini yemi istemesi yüzünden avcının tuzağına gelip yakalanır. Kalbinin rahat ve huzur bulması için dünyanın varıyla yoğunu bir say.
Allah’ın azabından ve kahrından korkusuz yaşama. Hiçbir mümini incitme peşinde olma. Bela ve musibetlerde ancak Cenâb-ı Mevlâ’dan yardım dile; çünkü O’ndan başka feryatlara yetişen yoktur. Kimi kırdıysan ondan özür dile ki mahşerde sana düşman kesilmesin. Allah Tealâ’dan zenginlik dileyen kişi, bu zenginliği ancak kanaat etmekte bulabilir.
Ey azizim! Üç şeyde kurtuluş vardır. Aklında tutman için söylüyorum sana: Birincisi Allah’tan korkmak, ikincisi helâl rızık aramak, üçüncüsü doğru yoldan ilerlemektir. Bu üç meziyete sahip kimse kurtuluşa ermiş demektir.
Eğer tevazuyu hüner edinirsen bütün cihan seni sever. Zenginlerin önünde başını eğme; onlara kulluk edersen imanın elden gider. Para için dünya düşkünü kimseyi övme; bu kirliliktir. Dünya malı hırsıyla yanan kimseden Cenâb-ı Hak nefret eder. Elinde hesapsız mal ve servet bulunsun, sonra kabirde mahrumiyet çek; bu nasıl bir iştir!
Ey oğul! Eğer Allah’ın adaletinden ve ihsanından haberdar isen daima O’nun zikriyle meşgul ol. Sabah ve akşamını Allah Tealâ’yı zikrederek dirilt, günlerini gaflet içinde geçirme. Cenâb-ı Kibriyâ’nın zikri insanın ruhuna gıda, kalp yaralarına merhem olur. O’nun zikri sana can yoldaşı olursa, nasıl köşk ve saray hevesinde olursun? Âlemlerin Rabbi’nin zikrinden gafil olduğun an, şeytanla yoldaşlık ettiğin andır.
Ey oğul! Her uzvun bir zikri vardır; yedi uzvun da ayrı ayrı zikreder. Elin zikri, âciz olan kimselere yardım etmektir, ayağın zikri ise yakınları ziyaret etmektir. Gözün zikri Allah korkusundan yaş dökmek ve Hak Tealâ’nın ayetlerine bakmaktır. Kur’an-ı Kerim’in mübarek sözlerini dinlemek de kulağın zikridir. Elinden geldiği kadar gece gündüz zikrullaha çalış.
Kalbinin Cenâb-ı Hakk’a sevgisi onun zikri olur. Çalışıp çabala ki bu zikir sende hâsıl olsun. Her dem günahta olan kimse nasıl Yüce Mevlâ’nın zikrinden lezzet alabilir? Kur’an-ı Kerim okumak dilin zikridir; her kim ki bundan nasiplenmezse zarardadır. Allah Tealâ’nın verdiği nimetlere daima şükreyle ki Cenâb-ı Kibriya sana daha çok nimet versin.