İçeriğe geç

Beraber Yürüdüklerimiz

    Bana insanı iyilik ve güzelliğe ya da aksine fenalık ve kötülüğe yönlendiren en önemli şey ne diye sorsanız, hiç düşünmeden arkadaştır derim. İnsan birlikte yaşayan, birbirini yaşatan bir varlık. Aksi söz konusu bile olamaz.

    Öğrencilik yıllarımda arkadaşlarla beraber bir evde kalıyorduk. Namazlarımızı cemaatle kılmaya dikkat ediyor, hatm-i hâcegânlarımızı aksatmıyorduk. Fakat iş özel derslerimize gelince, istikrarı sağladığımız söylenemezdi. Hepimizin durumu böyle olunca meselenin üstü küllenmiş, fakat içimize de dert olmuştu.

    Bir süre sonra aramıza genç bir arkadaşımız katıldı. Biz aynı minval üzere devam ederken onun virdlerine iştiyakını fark ettik. Lafa dalıp saatleri harcadığımız demlerde o bizden ayrılıp dersini yapıyordu, görüyorduk. O istikametinden şaşmayınca zamanla bizim de sohbetlerimiz dönüşmeye başladı. Mâlâyaniden mevzular yerine daha dişe dokunur muhabbetler edilir oldu. O genç arkadaşımızın samimiyeti ve iştiyakı hepimizi sardı, biz de ihmal ettiğimiz vazifelerimize tekrar başlayabildik.

    Bir zaman sonra benzer bir durumu sabah namazıyla ilgili yaşadık. Bir arkadaşımızın sabah namazına camiye gitme gayreti bizi de etkiledi. O zaman Efendimiz sallahu aleyhi vesellemin; “misk satan dükkana girenin misk, demirci dükkanına girenin is kokacağı” misalini hatırladım. Evet; insan insanı etkiliyor, birinin hali diğerine sirayet ediyordu.

    İnsanı ne yönlendirir?

    Bana insanı iyilik ve güzelliğe ya da aksine fenalık ve kötülüğe yönlendiren en önemli şey ne diye sorsanız, hiç düşünmeden arkadaştır derim. İnsan birlikte yaşayan, birbirini yaşatan bir varlık. Aksi söz konusu bile olamaz. Yeryüzünün en yanlız adamı bile bir anne babadan doğar bir aile içinde büyür. Bundan mahrum olsa bile başka insanların elinde yetişir, bir şekilde insanlarla temas halinde olur. Ve insan bu temaslardan muhakkak etkilenir ve başkalarına etki eder.

    Bunlar zaten bilinen şeyler. Benim asıl üzerinde durmak istediğim daha özel bir durum var: Yol arkadaşlığı… Bundan önceki iki yazıda önümüzden gidenleri ve arkamızdan gelenleri yazmıştım. Tabii bir de beraber yürüdüklerimiz, yol arkadaşlarımız var. Öyle ya, yol demek yoldaş da demek. Uzak veya yakın birileriyle yolu paylaşmak demek.

    Hepimiz bu dünyada birer yolcuyuz. Bu büyük yolculuk içinde ayrıca uzun ya da kısa yollar yürüyoruz. Yürüdüğümüz yolların birçoğu yolcusunu görüp beğendiğimiz, sonra kendimizi de üstünde bulduğumuz yollar. Ve biliyoruz ki en zor yolculuk yalnız olanı. Şu halde bir yolu kolaylaştıran en önemli unsur yoldaştır. İyi veya kötü her yol ve yolculuk için geçerli bir durumdur bu. “Yolumuz yoldaşımıza bağlıdır” desek abartmış olur muyuz? “Kişi arkadaşının dini üzeredir” hadis-i şerifi işaret levhası olarak önümüzde duruyor.

    Şimdi bu satırları okuyan herkes kendinden kıyaslayabilir. Hangi işimizi bir başkasından görmeden yapmaya başladık? Bir yol seçerken o yolu öğrendiğimiz, kendisinden gördüğümüz, beraber çıktığımız birileri olmadı mı? Muhakkak böyledir. Eskiler “önce refik sonra tarik” diye boşa dememişler. Yolumuzu yoldaşımız belirliyor. Hiç kimsenin müdahalesi olmadan tamamen kendi kendinize yaptığınız bir tercihi düşünün. Hakikaten böyle mi? Farkında olun ya da olmayın, ya bir yerden duydunuz ya okudunuz ya birinden etkilendiniz. Bunlar da bir tür yoldaş sayılır.

    Yeni yol yeni yoldaş

    Bilenler bilir, Nakşibendiyye yoluna ilk adım atanlardan bazı giriş vazifeleri istenir. Tevbe, abdest, gusül, istihare namazı, ölüm râbıtası gibi. Bunların nasıl yapılacağı anlatılırken çoğunlukla bir husus ısrarla vurgulanır: Yolda kalabilmek için arkadaş ortamını değiştirmek… Çünkü kişinin tevbesini koruyup yeni yoluna devam edebilmesi, birlikte bozuk yollara girdiği insanlardan uzak durmasına bağlıdır.

    Psikologlar insan hayatındaki stres kaynaklarını araştırmışlar. İşini kaybetme, ev değiştirme, boşanma gibi şeylerin yanında en önemli stres sebeplerinden birinin, alışkanlıklarının dışında tamamen yeni bir işe girişmek olduğunu tespit etmişler. İnsan, hangi iş olursa olsun, öncesinde az veya çok bir tedirginlik, belki kararsızlık hisseder. İyi veya kötü bir şeyin başkaları tarafından yapıldığı görüldüğünde ise şevk ve cesaret gelir, daha kolay adım atılır. Yani başlarken de yola göre yoldaş…

    Bilindiği üzere arkadaşlıktan etkilenmenin en yoğun olduğu dönem ilk gençlik çağıdır. Bu yaşlarda kurulan arkadaşlıklar çoğu zaman bilinçli bir tercihe dayanmaz. Aynı ortamı paylaşan gençlerin bir şekilde kendilerini yakın hissetme, ilgi görme ve kabul edilme gibi etkenlerle yakınlaşmaları ile gerçekleşir. Bu arkadaşlıktan gelecek fayda veya zarar aileler için öneli bir meseledir. Genç sık sık uyarılır, yanlış alışkanlıklar edinmesi engellenmeye çalışılır. Çünkü iyiyi kötüyü ayırt edebilme konusunda yeterli donanımı olamadığı bilinir.

    Burada ebeveynlere ve diğer büyüklere önemli sorumluluklar düşer. Gençlerin sonraki yıllarda yürüyecekleri yolun büyük ölçüde belirlendiği bu döneminde onlara rehberlik etmek gerekiyor. Ve bu rehberlikte öğüt vermek zannedildiği kadar etkili değil. Asıl etki şefkatte, merhamette, güzel ahlâk ile güzel rehberlik etmekte.

    Sizden iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı görerek öğrenebilmiş gençler arkadaşlıkta daha seçici olacaklardır. Güzel bir aile geleneğiniz yoksa çocuğunuz için işler zor demektir. Benzer şeyler eşlerimiz için de geçerli. Erkeğin de kadının da arkadaşları ve arkadaşlıkları evin içini önemli ölçüde belirler. Şu halde sâlih insanlarla hemdem olmak aile huzuru için de hayatî önem taşır.

    İnsan hiçbir zaman kendini tam ve yeterli görmemeli. Tamlık ve yeterlilik duygusu hem gelişmeye engeldir hem de şişkin bir egonun belirtisidir. Yanlış hatırlamıyorsam Hz. Ali efendimize atfedilen bir söz var: “Kişi kendisini amelde daha iyi olanlarla, dünyalık hususunda ise daha kötü olanlarla kıyas etmeli.” Bu hikmetli sözden ilhamla insan arkadaş seçiminde de amel olarak kendisinden üstün ve istikameti güzel kişileri tercih etmeli diye düşünüyorum.

    İçinde bulunduğumuz durumdan bizi daha ileri götürecek, muhabbetimizi ve amelimizi artıracak, bizi hayra teşvik edecek arkadaşlıklar, yoldaşlıklar sağlamalıyız. Ancak bunu yaparak Asr suresinde ifade buyurulan “Birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler”den olabilecek, “sâdıklarla beraber olmanın” yolunu bulabileceğiz.