İçeriğe geç

Cennet Ehlinin Amelleri Nelerdir?

    Nefs-i emmâreye (yöneten, yönlendiren nefse) hoş gelen şeylerle ömrünü tamamlayanların akıbeti cehennem; nefs-i emmârenin hoşuna gitmeyen amellerle meşgul olanların mükâfatı ise cennettir.

    Kur’an-ı Kerim, dünya ve âhiret saadetinin yollarını gösteren hidayet kaynağıdır. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem başta olmak üzere bütün peygamberler, Yüce Mevlâ’nın emir ve yasaklarını insanlara tebliğ etmişler, cehennemden sakındırıp cennete özendirmişlerdir.En genel tarifiyle cehenneme giden yolun taşları, Allah Teâlâ’nın yasakladığı, haram kıldığı işlerle örülüdür. Bunun aksine cennet yolu, Cenâb-ı Hakk’ın razı ve hoşnut olduğu amellerle süslenmiştir.Gerek cehennem azabından sakınmak gerekse cennet nimetlerine kavuşmak için mücahede ve mücadele gerekir. Zira kötülüğü emreden nefs, sahibini devamlı isyana ve inkâra sürüklerken, Rabbi’nin emrine boyun eğmiş nefs ise sahibini ibadet ve itaate sevk eder. Aslında insanoğlu, nefsiyle mücahede esnasında ortaya koyduğu iradeye göre cennet veya cehennem yolunu tercih etmiş olur. Cennet veya cehennem ile neticelenecek bu çetin mücahedeye işaret eden Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyuruyor:“Cehennem nefse hoş gelen şeylerle kuşatılmış, cennet ise nefsin hoşlanmadığı şeylerle çepeçevre sarılmıştır.” (Buhârî, Rikak, 28) Yani nefs-i emmâreye (yöneten, yönlendiren nefse) hoş gelen şeylerle ömrünü tamamlayanların akıbeti cehennem; nefs-i emmârenin hoşuna gitmeyen amellerle meşgul olanların mükâfatı ise cennettir.Nefsle mücahede yolunda cennete götüren amellerin başında namazın geldiği söylenebilir. Allah Teâlâ’yı her daim hatırda tutarak yaşamak anlamına gelen zikir, en çok da namazda tezahür etmektedir. Zira ayet-i kerimede namazın zikirlerin en büyüğü olduğu vurgulanır:“(Ey Muhammed!) Kitap’tan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı zikretmek (olan namaz) en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebût 45) İlk ayetlerinde iman edenlerin özelliklerinin sıralandığı Mü’minûn sûresinde de cennete vâris olanların ilk vasfı olarak namaz yer almaktadır:“Müminler, gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki, namazlarında huşû içerisindedirler.” (Mü’minûn 1-2) Adeta iman eden kişinin tanımlandığı bu ayet-i kerimede müminin zaten namazını ikame edeceği zımnen vurgulanmakla beraber, bir adım daha ötesi olan namazın huşû ile eda edilmesine dikkat çekilmiş olmaktadır. Devam eden ayetlerde müminlerin vasfı olarak şu hususlar sıralanır:• Boş ve faydasız işlerden yüz çevirirler.• Zekâtlarını verirler.• Irzlarını muhafaza ederler.• Emanetlere ve verdikleri sözlere riayet ederler.Bunlardan sonra ise yine namaza dikkat çekilmekte ve bütün bu özelliklerle vasıflanan müminlerin Firdevs Cenneti’ne girecekleri şöyle müjdelenmektedir:“Onlar ki namazlarını muhafaza ederler. İşte onlar vâris olanların ta kendileridir. Onlar Firdevs Cenneti’ne vâris olurlar. Orada ebedi kalacaklardır.” (Mü’minûn 9-11)Müddessir sûresinde yer alan ayet-i kerimelerde cehennem ehlinin itirafları hatırlatılırken, onların ihmal ettiği amellerden başında namazın zikredilmesi de manidardır. Cennet ehlinin suali üzerine cehennemde olanların verdiği cevap Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle anlatılır:“Cennette olanlar, birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: ‘Sizi cehenneme sokan nedir?’ Onlar şöyle cevap verirler: ‘Biz namaz kılanlardan değildik. Yoksula yedirmezdik. Bâtıla dalanlarla beraber biz de dalardık. Ceza gününü de yalan sayardık.’” (Müddessir 40-46)Cehennem ehlinin ahvalinden haber veren yukarıdaki ayet-i kerimelerden şöyle bir sonuca ulaşmak mümkündür: Cennetle ödüllendirilen müminler namazlarını devamlı kılarlar, yoksulu gözetir, bâtıla dalanlardan uzak durur, ceza gününe iman ederler. Burada bahsi geçen namaz, Allah Teâlâ’ya iman ile her hal ve durumda O’na itaati işaret eder. Yoksulu doyurma ise yaratılmışlara şefkat ve merhameti, imkânları olmayanlarla paylaşmayı ifade eder. Bâtıla dalanlardan uzak olma, daima hakka inanma ve hak ölçülerine göre yaşamayı, hakkı ve haklıyı desteklemeyi ve haksızın karşısında olmayı; ceza gününe iman ise hayatının her anında her türlü karar, tercih ve eylemlerini Allah Teâlâ’nın huzurunda sorguya çekilip hesap verme bilinciyle yerine getirmeyi ifade etmektedir. Bununla birlikte şu hassas noktaya da dikkat çekmek gerekir: Hiç kimse sadece yapmış olduğu amellerle cenneti hak etmiş olmaz. Cennete ancak Allah Teâlâ’nın rahmetiyle girilir. Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Hiç kimseyi ameli cennete koymaz.” Bunun üzerine: “Seni de mi ya Resûlallah? diye sorulunca; “Evet, beni de. Rabbim beni rahmetiyle kuşatmışsa başka” buyurmuştur. (Müslim, Münâfikîn, 75)Namaz başta olmak üzere bize farz kılınan ibadetler Yüce Mevlâ’nın kesin emridir. Ayet-i kerimelerde, ibadetlerin neticesinde cennetten ve nimetlerinden bahsedilmesi, müminleri teşvik içindir. Kulun ibadet ve itaatte muvaffak olması ve neticede cennete nail olması Yüce Mevlâ’nın rahmetinin eseridir. Rahman ve Rahîm olan Cenâb-ı Hakk’ın rahmetine sığınarak, namaz başta olmak üzere sâlih amellerde muvaffak olabilmek niyazıyla…