Allah Teâlâ’nın mahlûkatı ve onların amellerini yarattığına, rızıklarını ve ecellerini takdir ettiğine iman ediyoruz. Herkes helâl ya da haram olsun rızkını tam olarak elde eder. Nitekim insanın rızkını yememesi ya da başkasının onun rızkını yemesi mümkün değildir. Herkes kendisine belirlenen eceli tamamlar. Öldürülen kişi eceliyle ölür.
Ecellerini tamamladıklarında, Allah Teâlâ ölüm meleğine onların ruhlarını almasını emreder.
Defnedildiklerinde ise Allah Teâlâ ruhlarını tekrar onlara iade eder. Böylelikle orada kendilerine sorulan soruları anlarlar ve cevap vermeye güç yetirirler. Münker ve Nekir adında iki melek gelerek ölüyü oturturlar ve (Resûlullah’ı [sallallahu aleyhi vesellem] kastederek), “Şu zat hakkında ne söylüyordun?” diye sorarlar.
Mümin şöyle cevap verir: O Allah’ın kulu ve resûlüdür, şehadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur ve Muhammed [sallallahu aleyhi vesellem] O’nun resûlüdür.
Bunun üzerine melekler, “Biz senin böyle söylediğini biliyorduk” derler. Bundan sonra müminin kabri, enine ve uzunluğuna 70 zirâ genişletilir ve nurlandırılır. Ardından ona “uyu” denilir. O da, “Gidip aileme bunu haber vereyim mi?” der. Melekler de, “Ailesinden kendisine en sevimli olanın dışında kimsenin uyandırmaya kıyamadığı gelinin uyuması gibi uyu” diye cevap verirler. Allah Teâlâ onu yarattığı yerden tekrar diriltene kadar bu hal üzere olur.
Münafık ise, “İnsanların bir şeyler dediklerini (Muhammed Allah’ın kulu ve resûlüdür diye şahitlik ettiklerini) duydum, ben de aynı şeyi söyledim, fakat o gerçekten peygamber miydi değil miydi bilmiyorum” diye cevap verir. Melekler ona, “Senin bu şekilde söyleyeceğini biliyorduk” derler. Sonra toprağa, “Onu sıkıştır” denilir. Toprak da onu kaburgaları birbirine girene kadar sıkıştırır. Allah Teâlâ onu yarattığı yerden tekrar diriltene kadar bu hal üzere azap görmeye devam eder.