İçeriğe geç

Gençlerin Deprem Hissiyatları

    Depremin ilk saatlerinden itibaren yapılan her türlü yardım çalışmasında gençleri hep ön saflarda gördük. Onların gayreti milletimize moral oldu. Elbette onlar sadece moral vermekle kalmadılar; can kurtardılar, evsizlere ev oldular, acıkanların karnını doyurdular… Türkiye’nin ve dünyanın her bölgesinden canla başla çalışan bazı gençlerin tecrübelerini ve hissiyatlarını sizlere aktarıyoruz… Bilal Mustafa D., 19

    Gölcüklü olduğumuz için 17 Ağustos depremini büyüklerimizden çok dinledik. Yaşanılan zorlukları, durumun ne kadar kötü olduğunu… Ama bu durumları Kahramanmaraş depreminden sonra depremzedelere yardıma gittiğimizde gözümüzle görünce daha iyi anladık. Bir ailenin bir çatı altında toplanmasının, bir yuvası olmasının önemini günlerce enkaz yanlarında dışarıda kalan aileleri görünce çok iyi anladık ve çok üzüldük. Akşam sıcak yatağına yastığına kafanı koyduğunda ve aklına o kardeşlerin o soğuk havada dışarıda kaldıkları, başlarını koyacak yastıkları olmadığı aklına gelince uykuların kaçıyor, çok üzülüyorsun. Kardeşlerimiz için elimizden geleni yaptık, yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Onların bize ettiği dua her şeye bedel, her şeye değer. Yahya M., 15

    Deprem bölgesine ilk geldiğimizde insanların acı, korku ve üzüntü içerisinde olduklarını gördük. İnsanlar bizi görünce çok büyük bir sevinçle karşıladılar. Biz de onların sevinciyle sevinçlendik. Aileler enkazın önünde battaniyeye sarılıp ateş başında bir umut enkaz altında kalan akrabalarının haberlerini bekliyordu. Gerçekten çok zor bir durum. Tüm Türkiye kenetlenip yardımda bulunuyor. Bu bizi mutlu ediyor. Birini canlı bir şekilde çıkarttığımızda da sevinçten ağlıyoruz, o da bize moral motivasyon oluyor. Ensar Salih D., 15

    Deprem bölgesinde lojistik destek ve arama kurtarma hizmetlerinde bulunduk. En zoru lojistik destek oldu. Çünkü orada afetzedeler ile muhatap oluyorduk. Onların istekleri doğrultusunda yapabileceğimiz her şeyi yaptık. Bazen de yetersiz kaldık. Arama kurtarma kısmında da şöyle bir zorluk var: Enkazdan çıkanların hepsi canlı çıkmıyor maalesef. Buradaki ortam ve gördüklerimiz bizi çok yordu. Ama bir daha yardıma ihtiyaç olsa yine gideriz. Eyüp K., 18

    Sancaktepe’de farklı noktalarda tırlara yardım malzemesi yüklenmesine destek oldum. Bir ara dünyanın sonu gelmiş gibi hissettim. Herkes canla başla çalışıyordu. İnsanların yüzlerinde acı ile tebessümün, merhametin bir arada olduğunu gördüm ve ben de o duyguları yaşadım. Hep deprem bölgesindeki insanların karşımda durup benden yardım beklediklerini düşündüm. Bu yüzden gayretle, aceleyle hizmet ettim. İsmail K., 19

    Depremin ilk gününden bu yana belediyemizin ve Beşir Derneği’nin yardım toplama merkezlerinde sabah akşam elimizden geldiğince yardım etmeye çalışıyoruz. Oraya ilk gittiğimde içimde bir yandan enkaz altında can veren kardeşlerimiz için ve ailesini kaybetmiş soğukta üşüyen kardeşlerimiz adına derin üzüntümü yaşarken diğer yandan herkesin birlik ve beraberlik içinde seferber olup yardım göndermesi de beni çok mutlu etti. İnan H., 25

    Kayseri Melikgazi Beşir Derneği deposunda erzak, elbise, soba gibi malzemeleri toplayıp bunları ayrıştırıyorduk. Bazen yazlık ya da kullanılmış elbise ve ayakkabılar da geliyordu. Buradaki abilerimiz “Siz kendinizi afetzedelerin yerine koyun, size orda gerçek manada fayda verecek elbiseleri kolilere koyun, oradaki kardeşlerimize en güzel ve en iyisini gönderelim” diyorlardı. Bu sözler milletimizin hassasiyetini ve güzelliğini bir daha ortaya koyuyordu. Çocukların gönderdiği paketlerdeki güzel duaları okuyunca duygulanıyorduk. Ayrıca burada genç kardeşlerimin bu hizmetin bir parçası olduğunu görünce sevindim. Bizler hem hüzünlüydük hem de kardeşlerimize yardım edebildiğimiz, bir nebze onlar için bir şeyler yaptığımız için de şükür ediyoruz. Biriz, ümmetiz, elhamdülillah. Arda Burak K., 14

    Depremin yaşandığı günün akşamı Hatay’a doğru yola çıktık. Genel olarak yardım kolilerini taşıdım. Kolilerdeki ürünleri ayrıştırdım. Yemek ve su dağıttım. Hayatımda muhtemelen bir daha görmeyeceğim şeyler gördüm. İnsanların çaresizliğini, çareyi yine insanlardan beklediğini gördüm. İlk defa bu kadar samimi bir “Allah razı olsun” duası aldığımı hissettim. Mustafa O., 21

    Okullarda deprem tatbikatı yaptırırlardı. Biz hep dalgaya alırdık. Depremden önce hazırlık yapmamızı söylerlerdi ama yine önemsemezdik. Deprem olduğu gün akşam yola çıkıp Hatay’a vardığımızda bu konunun önemsenmesi gerektiğini yaşayarak tecrübe ettim. İnsanların yardım çığlıkları hâlâ kulağımda. İstanbul’a döndükten sonra ilk yapacağım iş deprem çantası hazırlamak ve bir arama kurtarma ekibine katılmak olacak. Tedbir bizden takdir Allah’tan… Yusuf S., 18

    Hayatımda gördüğüm en büyük afetti. Deprem bölgesine hizmete gidip insanlara bir nebzede olsa yardımda bulunmak nasip oldu. Allah Teâlâ devletimizin yardımcısı olsun. Bünyamin Eymen Ö., 20

    Denizli’de arkadaşlarımla beraber AFAD ve Kızılay’da yardımlarda bulunduk. Arkadaşlarımda babalarının işleri gereği transit, kamyon gibi araçlar vardı. Sosyal medyada, WhatsApp gruplarda paylaşarak, marketi olanları arayarak gıda, battaniye, yorgan, kıyafet, bebek maması ve bezi gibi malzemeleri toplayıp arabalara yükleyerek Kızılay ve AFAD merkezlerine ulaştırdık. Malzemelerin tırlara yükleneceği zaman biz de desteğe gittik. İşte asıl duygu patlaması orada yaşandı. Bizim gibi binlerce gencin yardım edebilmek için sırada beklediğini gördük. Gençler her daim devletinin ve milletinin yanındaydı. Esra K., 25

    İlk etapta SMS yoluyla AFAD, Beşir gibi güvendiğimiz kaynaklara nakdi yardım yapmaya çalıştık. Saatler geçtikçe kurumların yardım kampanyaları çeşitlendi, bu şekilde özel bir anaokulunun valilik bünyesinde ikinci el kışlık kıyafet ve battaniye toplama yardımına katkıda bulunduk. Ailesini almaya Hatay’a gidecek olan bir kişi vesilesi ile uzun süre dayanabilecek poğaça tarzı gıdalar hazırlayıp gönderdik. Beşir Derneği deprem kolisi çalışmasına yardımlarımızı yaptık. Çevremizdeki teyzelerimizden elden teslim aldığımız yardım paralarını hemen derneklere ulaştırdık. Sosyal medyada yardım kampanyalarını duyurduk ve yapılan faaliyetleri paylaşmaya ve iyiliği yaymaya çalıştık. Bir yandan da elimizdeki nimetlerin kıymetini bir kez daha anladık. Yardım etmek insana iyi hissettiriyor ve karşımıza çıkan yardım etme imkânının güvenilirliği için de şükrediyoruz. Bizim olan bir şey yokmuş meğer… Verdiğimiz bizimmiş, bizde kalan değil… Yusuf P., 18

    Depremin ilk günü deprem bölgesine gönüllü olarak gitmek istedim ama ailem müsaade etmedi. Çok ısrar ettim ama nasip değilmiş. O gün benim için çok zordu. Enkazın altında kalanları düşündükçe nefes alamıyordum. Evde oturmak zoruma gidiyordu. Tam o sırada vakfımızın deprem bölgesine yardım tırı göndereceği haberini aldım. Ertesi gün sabah erkenden kahvaltı bile yapmadan depoya gittik. Hemen kolları sıvayıp kıyafetleri ayırma işine giriştik. Belki hiç giyilmemiş kıyafetler, montlar gördüm ve o an bu milletin sırtının yere gelmeyeceğini anladım. Saatlerce sürdü belki ayrıştırmamız ama bizim için sanki yarım saatte bitmişti. Sonra kolileri tıra yerleştirdik. Sanki poşetler, koliler bereketlenmişti, bitmiyordu. Ama ne bende ne de hizmet edenlerde ne bir kol ağrısı ne bir yorulma hissetmiştik. Zaten bizlik bir şey olmadığını anlamıştık çok geçmeden. Bir de civar evlerden tırı görenlerin battaniye kıyafet getirmesi beni çok duygulandırmıştı. Sümeyye A., 21

    Depremin ilk saatlerinden beri sosyal medyayı ev arama, gıda, kıyafet, ev içi her türlü eşya için aktif kullanıyorum. Hiçbir siyasi düşünce olmadan herkesle irtibat kurmanın verdiği his ve gün sonunda evlerin hızlı şekilde düzenlenmesi tarif edilemez bir hikmet pınarı… Şuayb Kerem Ş., 21

    Benim babam Adıyaman’da hastanede görevli. Deprem günü evden sağ salim çıktığımızda babam direkt hastaneye gitti. Ben de annemleri sağlam bir yere bıraktıktan sonra ona yardıma gittim. Kendisi hastanenin eczane sorumlusuydu. Günün başında acile gerekli olan ilaçları yetiştirdim. Yeri geldi acile hastaların taşınmasına yardım ettik, yeri geldi sahipsiz cesetleri morga götürdük. Gece sonunda hem fiziksel hem de mental olarak çökmüştüm. İkinci gün de benzer şekilde oldu. En başta çaresizlik ve yalnızlık hissettim. İnsanlara yetişmekte sıkıntı yaşıyorlardı doktorlar. Çok fazla yaralı geliyordu. Röntgenler MR’ların önü hasta doluydu. Yerlerde insanlar yaralı yatıyordu çünkü insanları koyacak sedye ve o sedyeleri koyacak kadar yer yoktu. İnsanlar gözümün önünde öldü. Bunlar benim için ilk olan ama asla unutamayacağım şeylerdi. Ama şu da vardı, depremin başından akşama kadar gerçekten soğukkanlı oldum. Benim ailem iyiydi, ben iyiydim, o zaman Rabbim bizi hizmet etmek için hayatta tuttu diye düşündüm. En başından beri hep kendimi o insanlara hizmet ve yardım etmekle yükümlü olduğumu hissettim. O yüzden elimden geleni yaptım. Emre B., 25

    Sağlık çalışanıyım. Resmi görevlendirilme olmadığı için AFAD’dan yol izni alarak Adıyaman’a gittik. Jeneratörle beraber gıda ve malzeme götürdük. İki gün oradaydık. Sabah aydınlığında çalışmalar daha da yoğunluk kazandı. Bulunduğumuz cadde üzerinde hemen hemen üzerinde arama yapılmayan enkaz yok gibiydi gördüğümüz. Bizde enkazda arama kurtarma çalışmalarına dâhil olduk. Bulunduğumuz enkazdan yaşlı bir amcanın cenazesi çıkarıldı. Bir hanım kardeşimiz “Burası annemin yatak odası abi, telefonu hâlâ çalışıyor abi” diyordu. Tarif ettiği yer gerçekten de yatak odasıydı. Yatak, baza, gardrop çıktıkça bir yandan ümidimiz bir yandan da korkumuz artıyordu. Kadının cenazesini bulursak ne olacak, bu kız bunu nasıl atlatacak diye düşünüyorduk. Fakat ne yazık ki orada hiçbir şey bulamadık. Sonra Kırşehir’e döndük. Burada da hizmetlerimiz devam etti. Şimdi hastanede depremzedelerle ilgileniyoruz. Hiranur K., 18

    Ağabeyim Şanlıurfa’da medresede okuduğu için depremi duyduğumda çok korktum. Kendimi depremzedelerin yerine koydum. Neler yapabilirim diye düşündüm. Akrabalarımı arayıp hepsinden çok az giyilmiş temiz kıyafetleri verebileceklerini söyledim. Gıda yardımı olarak ne yardımı yapabileceklerini sordum. Allah razı olsun hepsi de yardımcı oldular. Beşir Derneği sıfır kıyafet aldığı için onları ayırdık. Elimizde ne kadar az giyindiğimiz ya da en çok sevip vermeye kıyamadığımız bütün eşyalarımızı infak etmeye karar verdik. Ben eşyaları güzelce paketleyip kaldırdım. Böyle ortamlarda erkekler daha yoğun olduğu için ağabeyim gerekli yerlere yardımlarımızı ulaştırdı. Bir yandan hem maddi hem manevi yardımları yapmaya devam ettik. Emin K., 15

    Kasr-ı Arifan Külliyesi’ndeki depoda deprem bölgesi için kumanya yapma hizmetinde bulunduk. Kolileri istifledik. Bant sistemiyle kolilerimizi doldurduk. İstanbul Anadolu yakasının her yerinden gönüllü ağabeylerle birlikte muhabbet dolu saatlerimiz oldu. Çok şükür ki komşusu açken tok yatmayan bir milletimiz var. Ayhan S., 23

    Biz dört hafız olarak Başakşehir’den gönderilen yardım tırına yükleme yaptık. Ama her türlü yardım yapmaya hazırız. Fiilen elimizden geleni yapacağız. Manevi olarak da sürekli Yasin, Kur’an okuyoruz. Muhammed Enes, 19

    Biz Şanlıurfa’da Semerkand Vakfı’nda deprem bölgeleri için kefen hazırladık. Diğer yardımlar bir kenara da kefen hazırlığı, yardımı insanı bir tuhaf ediyor. Bilal Emin A., 17

    İlk defa bu milleti bu kadar kenetlenmiş olarak görüyorum. Dört gün yardıma gittim ve deprem bölgelerine iki tır çıkardık. Gerçekten çok duygulandım. Bu mahalledeki gençlerin çoğu yardıma gitti. Herkesin yüzünde bir üzüntü vardı. Biz elimizden gelenleri yaptık ve yapmaya devam edeceğiz.zEmre A., 19

    Depremin ülkemizin gerçeği olduğunu bu üzücü olayla birlikte bir kez daha anlamış oldum. Bu büyük afetin oradaki insanlara yaşattığı tahribatı bir nebze de olsa elimden geldiğince hafifletmeye çalıştım. Bu da beni vicdanen rahatlattı ve mutlu etti. Şunu anladım ki deprem konusunda daha çok bilinçlenmeliyiz. Kalan hayatımda bunun için çalışacağım. Azra Işıl D., 16

    Enkaz altında kalan, kurtulan ve vefat eden insanlar için yardımda bulunmak istedim. Yardım merkezine gittiğim zaman oradaki insanlar koştur koştur yardıma muhtaç olan kardeşlerimiz için uğraşıyorlardı. Bir an içimden aynı durumda ben olabilirdim diye düşündüm. Halime şükrettim. Ama o 10 şehirdeki kardeşlerimin acısını kilometreler ötesinden hissettim. Elimden geldiğince yardım etmeye çalıştım. Dualarım ülkem ve milletim için olacak. İsmail Taha E., 20

    Hemşirelik öğrencisiyim. Enkaz alanına Tuzla Mavi Mercan Gençlik Merkezi aracılığıyla TİF izcisi olarak geldim. Burada yaşadığım duyguları anlatmak gerçekten çok zor. Öyle bir şey ki tüm duyguları aynı anda yaşayabiliyorsun; korku, hüzün, mutluluk… Oradaki insanları gördüğünde gözlerin doluyor, enkazdan biri canlı çıktı mı seviniyorsun, enkazdaki molozların, demirlerin kıytırık olduğunu gördüğünde ise sinirleniyorsun. Su A. 16

    Depremden dolayı hepimiz kendimizi çok kötü hissettik ve elimizden geldiğince yardımda bulunmaya çalıştık. Depremzedelerin yaşadığı durumu tam hissedemesem de onlar için hizmet etmek biraz da olsa vicdanımı rahatlattı. O insanların tam anlamıyla yaralarına merhem olamamak beni çok üzüyor ve huzursuz ediyor. İmkânımın yettiği kadar yardımda bulundum ama yine de yetersiz geliyor. Bu noktada dua etmekten başka bir çaremin olmadığını hissediyorum. Muhammed Talha K., 22

    Deprem bölgesine geldiğimizde hüzün ve mutluluk duyguları yaşadım. Hüzün duygusunu yaşama sebebim insanların zor durumda olması ve yardıma muhtaç olmasıydı. Mutluluk duygusunu yaşama sebebim ise gönüllülük esası ile yardıma muhtaç insanlara yardım edecek olmamdı. Ben bu yardımları yaparken kendi adıma mutlu oldum. Burada bütün izciler olarak ne görev verildiyse elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık. Burada halkımızın ne kadar yardımsever olduğunu gördüm. Emir Şener B., 16

    Korkan, üşüyen, evleri yıkılan, akrabaları vefat eden, memleketleri yok olma eşiğine gelen depremzedelere yardım etmek amacı ile bir hafta Kahramanmaraş’ta depremzedelere hizmet etmek nasip oldu. Ne olursa olsun bir işi yapmak nefisten dolayı olsa gerek zor gelir bize, o işi yaparken çekiniriz ama orda en ufak hizmetten en büyüğüne kadar hiçbir işi yaparken çekinmedim, üşenmedim. Hatta yorulmadım çünkü oradaki atmosfer bunu bana empoze etti. Yardım isteyen insanların bakışlarını, üşüyen ellerini, karınlarını görmek zordu ama bana sınırsız bir enerji veriyordu, o enerjimi Allah’ın izni ile onlar için harcadım. Yıkılan her yerde bir hikâye olması ve o hikâyeyi düşünmek, anlamak veya anlamaya çalışmak çok şey kattı bana. Hele ki o enkaz altında olanları düşünmesi bile insana darlık getirirken, orada günlerce kalmak, o korkuyu yaşamak, nefes alabilmek, dışarıdan gelen bir ses duymak, hayatta kalmaya çalışmak… Allah kimseye göstermesin. Enkazın üstündekiler de geçen her saniyede yakınlarına dair kaybolan umutları, yapabilecek nerdeyse hiçbir şeylerinin olmaması… Yaşadıkları asla kolay değildi ve yapabilecekleri sınırlıydı. Allah bizlere nasip eyledi ve biz onların acılarını dindirmek için ufak da olsa elimizden geldiğince bir şeyler yaptık. Bütün bu elemli olayların aksine inatla hayata tutunan, günler sonra enkazın altından çıkan kardeşlerimiz de sevincimizi güçlendiriyordu. Abdullah Yasir Ü., 19

    Yurttan arkadaşlarımızla beraber doğruca Sabiha Gökçen Havalimanı’na geçtik. Bize gönüllüler için yardım uçağı kaldırılamayacağı söylendi ancak biz vazgeçmedik. Orada bulunan yaklaşık 500 kadar gönüllü arkadaşla beraber bir çalışma yapıp gece 2’de uçak kaldırdık. Sonrasında uçakla beraber Elazığ Havalimanı’na indik. Buradan servislerle Elazığ AFAD’a geçtik. Sonrasında Malatya AFAD binasına geçtik. O gün ilk olarak Malatya merkez ilçelerinden birine enkaza gönderildik. Geçtiğimiz enkazda çok profesyonel ekip bulunduğundan dolayı biz sadece ateş yakıp insanları ısıtabildik. Enkazdan üç insanın cansız bedeni çıkarıldı. Bunların yakınlarının feryatlarını işittik ve de koskoca adamların insanların eriyip bittiğini gördük, çok acı bir durumdu. Ancak hep bir umut vardı, her zaman bir yerden canlı haberleri geliyordu. Depremden neredeyse 3-4 gün geçmesine rağmen enkazlardan canlı insanlar çıkarılıyor, bu da hep bize umut veriyordu. Her an canlı bir insana dokunabileceğimizin farkına varmıştık ve hep o azimle çalıştık. Artık sahada bizim faydalı olamayacağımızı düşündük ve Malatya’dan Adıyaman’a gitmeye çalıştık. Otogara gittiğimizde otogarın neredeyse yıkılmak üzere olduğuna, depremzedelerin il dışına çıkmak için kamp yaptığına şahit olduk. Otobüs bulamadığımız için Malatya AFAD’a geri döndük. AFAD’da kamyondan malzeme indirdiklerini gördük ve yardımcı olmaya çalıştık. Ertesi günün sabahı STK’lardan birinin yardım dağıttığını ve eleman ihtiyacı olduğu söylendi. Biz de hemen yardıma gittik. Orada yüzlerce insan çalışıyordu, sürekli tırlar geliyor ve o tırlar istifleniyor sonra depremzedelere gruplar halinde dağıtılıyordu. Orada hizmet ederken nice depremzedelerin, malını mülkünü kaybetmiş insanların canla başla hizmet ettiğine de şahit olduk. Ertesi gün Hatay’a bir otobüs bulduk ve Hatay’a gittik. Hatay’a ulaştığımızda bizimle ilgilenen bir yüzbaşının anlattığı bir hikâyeyi aktarmak isterim. Subaylardan birinin yeğeni enkazdan kurtulmuş. Çıkan küçük bir kız çocuğuymuş. Ona “Su ister misin?” diye sormuşlar. Çocuk “Hayır ben su istemem. Siz yokken yaşlı dedeler gelip bize su ve yiyecek verdiler. İhtiyacım yok” demiş. Orada daha nice böyle olay yaşandığının farkına vardık ve Allah Teâlâ’nın rahmetinin azabından daha büyük olduğunu bir kez daha anladık. Mustafa V., 16

    Uyuyakaldığım bir gece televizyondan gelen yüksek sese uyanıp depremin son dakika haberini gördüm. O an olmasa da sonradan aklıma geldi; aynı durumu hain darbe girişiminin olduğu gece yaşamıştım. O gece de yüksek bir televizyon sesine uyanıp televizyon ekranına kitlenmiş, uykulu gözlerle olayı idrak etmeye çalışmıştım. Soğuktan tir tir titrediğimiz o günlerde bir gece yarısı bu duruma yakalandığımı düşündüm ve aynı darbe gecesinde olduğu gibi gönlümde bir buruklukla kalkıp önce yatsı namazını kıldım. Depremin büyüklüğüne ayrı, memleketimde de gerçekleşmiş olmasına ayrı üzülmüştüm. Uyuyup sabah namazına uyandığımda içimden “Allah’ım inşallah gördüklerim rüyadır” dedim. Ancak gördüklerimin rüya olmaması bir yana, durum daha da vahimdi. Bu durumda içime bir nebze olsun mutluluk veren şey ise hocamdan gelen “Deprem bölgesine gönüllü destek ekibi olarak gideceğiz, katılım sağlayabilecekler beni bilgilendirsin” mesajı oldu. Ertesi gün Kahramanmaraş’a gittik. Oraya vardığımızda havanın soğukluğu beni dehşete düşürmüştü ve insanların bu duruma gece yakalanmış olması işin ayrı bir zor yanıydı. İlk gün durmaksızın gelen yardım tırlarını boşaltıp enkaz bölgelerine giden araçlara doldurduk. Normal zamanda belki de en fazla 1 saat yapıp yorulacağım bir iş yapmama rağmen, gün sonunda beni zorlayan tek şey havanın soğukluğuydu. İnsanlar acı çekerken gece uyumaya gönlüm razı olmadı ancak orada bize ihtiyaçları vardı. Bu yüzden az da olsa dinlenmemiz gerekiyordu. Çadırda beni bir kez daha dehşete düşüren şey üzerimdeki kat kat kıyafete ve tuluma rağmen tir titriyor olmamdı. Ben bunca şeye rağmen üşürken kim bilir enkazın altındaki veya kurtulanların durumu nasıldı? Hafta boyunca erzaklar yükledik, dağıttık, çadırlar kurduk. Yalın ayaklara bot, açlara aş, susuzlara su, üşüyenlere battaniye, evsizlere çadır olmaya çalıştık. Yaptığımız hiçbir şeyin sevdiklerinin, evlerinin, sıcak yuvalarının yerini tutamayacağını bilsek de elimizden geleni yapmaya çalıştık. Bir daha asla işe yaramamasını umduğumuz deneyimler edindik ve yeni ekibin gelmesi üzerine İstanbul’a dönüş yaptık. Abdurrahman E., 17

    Deprem bölgesinde hiçbir karşılık beklemeden canını dişine takan insanları görmek beni mutlu ediyor. Birbirimize bu kadar bağlı bir millet olduğumuzdan dolayı şükrediyorum. Ama bir olay olmadan veya can kaybı olmadan yine de birbirimize bu kadar yardımcı olursak çok sevinirim. Dila G., 16

    Yardım merkezine gidince herkesin seferber olduğunu gördüm. İnsanların bu kadar birlik içinde olması beni duygulandırdı ve gururlandırdı. Kendim de yardım ettiğim için içim çok rahatladı. Bu kadar güçlü bir millet olduğumuz için çok gurur duydum. Taha, 15

    Bursa fuar alanında 150-200 tane boş koli yaptık. BUTTİM’de ise gelen yardımları ayrıştırıyoruz. Sonra onları taşıyıp tıra yüklüyoruz. Bunların hepsini kesinlikle bir karşılık beklemeden yapıyoruz. Mahallemizden 15-16 arkadaşım ile beraber gidiyoruz. Furkan Enes O., 24

    Dört gün boyunca Hatay’daydım. Her gün enkazdan cenaze çıkardık. Yemek yerken ve yatarken gözümün önündeler hep… Arama kurtarma ekiplerinin konakladığı alana altıncı gün bir seyyar lavabo geldi. Aracın içinde bir ayna vardı. Elimi yüzümü yıkarken aynada kendime bakakaldım. Sanki yüzümde bir şeyler değişmişti. Aynı şeyi başka insanlarda da gördüm. Hatta bir özel harekât polisi bunu dile getirdi sohbet ederken. Sanki bir şeyler değişmiş gibiydi. Sonra bunun üzerine düşününce aklıma kurban bayramı geldi. Bir kurban kesiminden sonra bile insanın ruhuna, kalbine sirayet ediyor bu. Anladım ki o kadar cansız beden çıkarmak, taşımak da bizden bir şeyler götürdü veya getirdi. Dört gün boyunca Hatay’daydım. Her gün enkazdan cenaze çıkardık. Yemek yerken ve yatarken gözümün önündeler hep… Arama kurtarma ekiplerinin konakladığı alana altıncı gün bir seyyar lavabo geldi. Aracın içinde bir ayna vardı. Elimi yüzümü yıkarken aynada kendime bakakaldım. Sanki yüzümde bir şeyler değişmişti. Aynı şeyi başka insanlarda da gördüm. Hatta bir özel harekât polisi bunu dile getirdi sohbet ederken. Sanki bir şeyler değişmiş gibiydi. Sonra bunun üzerine düşününce aklıma kurban bayramı geldi. Bir kurban kesiminden sonra bile insanın ruhuna, kalbine sirayet ediyor bu. Anladım ki o kadar cansız beden çıkarmak, taşımak da bizden bir şeyler götürdü veya getirdi. Hıdır Ç., 25

    Depremin 2. günü Hatay’a gittim. Çocukluğumun bir kısmını geçirdiğim şehrin yerle bir olduğunu gördüm. Aile dostumuzun üç yakını enkaz altındaydı. Onları çıkarıp defin işlemini yaptıktan sonra arkamızdan iki araba dolusu yardım malzemesi getiren amcaoğullarımla o malzemeleri millete dağıtmaya başladık. Etrafı izlerken neler yapacağımızı bilemiyorduk. Kimi gelip “Allah için şu enkazda ailem var kurtaralım” diyor. Diğeri geliyor “Kapının ağzındalar onları çıkaralım” diyor. Kendi çabalarıyla ailelerini çıkaranların haykırışları, sağ kalıp aç kalan insanların yardım için getirdiğimiz arabalara nasıl koştukları… Allah’ım bir daha böyle bir şey yaşatmasın… Evleri gidenlere bisküvi, meyve suyu ne ihtiyacı varsa verdiğimizde o gözlerindeki çaresizlik beni yıkmıştı. Sağ kalan insanlar evlerini bırakamıyorlardı. Evleri başlarına yıkılacak ama bırakıp gidemiyorlardı. Daha sonra arabalar boşalınca tekrar memlekete dönüp onları doldurup Kahramanmaraş’a götürdük. Üniversite okuduğum, karış karış gezdiğim şehir yıkılmıştı. Komşularım, arkadaşlarım, ağabeylerim hep enkaz altındalar. Getirdiğimiz malzemeyi dağıtamadık. Kendi elimizle insanlara ulaşamıyorduk. Biz de malzemeleri Beşir Derneği’ne teslim ettik. Hatice Hilal G., 24

    Bursa Orhangazi’de birçok yerde tırlar hazırlanıyordu. Biz de kız kardeşimle üç gün boyunca ayırma, kolileme, paketleme, taşıma işlerine yardımcı olduk. Haberi ilk duyduğumuzda çok tuhaf hissettik, afalladık. Maddi anlamda bağış yapmaya çalıştık ama hâlâ eksik hissediyorduk. Fırsat buldukça oradaki kardeşlerimiz için, ümmet için Kur’an okuduk, dualar ettik. Yine de yeterli gelmiyordu. Doğduğumdan bu yana çocuk aklımla da olsa Van depremi, Mavi Marmara olayı, 15 Temmuz Darbe Girişimi gibi birçok olaya şahitlik etsem de bu bambaşkaydı. O zamanlar çocuk aklımla televizyon başında olayları takip edip dua ediyordum ama kendimi yükümlü hissetmiyordum. Bu seferki his bambaşkaydı. Kendimi hep vebal altında hissettim. Bedenen elimizden geldiğince çabaladık ne kadar yorulursak o kadar rahatlamış hissettik. Evde duramıyorduk devamlı dışarı atıyorduk kendimizi, yardımlara koşuyorduk. Kıyafet, erzak topluyorduk. Gerek belediyeyle gerek Beşir Derneği’ne destek vererek bir nebze olsun faydamız olsun diye çabalıyorduk. Geceleri az bir uykumdaki rüyamda bile hâlâ oradan oraya koşturup paketlemeler yapıyordum. Burada Semerkand vakıflarında hatim halkaları oluşturuldu, toplu dualar yapıldı, hatmelerde bol bol dua edildi. Gönlümüzü bir nebze olsun rahatlatan biraz da bu manevi ortamlardı. Bu olaylar acziyetimizi daha fazla kavrayabilmemize sebep oldu. Samet D., 22

    Mersin’de öğrenci evinde kalıyorum. Deprem haberini alınca Mersin Beşir Derneği’nin sorumlusunu aradım ve bizi Kahramanmaraş merkezde olan enkaz bölgesine gönderdi. Enkazdan bir kız çocuğu çıkardık. Dört gün boyunca enkaz altında kalmış. 7-8 saatlik çalışma sonucu kurtardık. Sevincimden oradaki tanımadığım insanlara sarıldım, ağladım, mutlu oldum. Sonra diğer enkaz bölgelerine geçtik ve cenaze çıkarmaya başladık. Belki uykusuz kaldık, aç kaldık ama yine pes etmedik. Hep mücadele içinde olduk. Haktan Şua K., 15

    Kastamonu İmam Hatip Lisesi 1.sınıf öğrencisiyim. Depremi duyduğum andan itibaren hizmete koştum. Beşir Derneği bünyesinde deprem gıda kolilerimizi hazırladık. Kastamonu’ya yerleştirilen depremzede ailelerin gıda ihtiyaçlarını karşıladık. Ülkece birlik ve beraberlik duygumuzun önemini, bir kişinin sıkıntısını gidermenin ne kadar önemli olduğunu hissettim. Hz. Zeynelâbidîn’in hizmetini bize nasip eden Rabbimize şükürler olsun. Zeliha S., 24

    Deprem olduğunda enkaz altında kalmaktan son dakika kurtuldum ve bulunduğumuz sitenin boş arazisine üç çadır kurduk. İlk günler yardımların bize ulaşması uzun sürdü. Komşularımızla bu çadırlarda korku içinde sabahlayıp sırayla arabalarda uyuyup nöbetleştik. Bulunduğumuz yerde çocuklar vardı. İlk gün anlamadım ama ikinci gün 4 yaşlarında bir kız çocuğu ile denk geldiğimde aslında bu çadırda olmamın bir sebebi olduğunu anladım. Çocuklar vardı, en büyükleri 7 yaşında… Tam da çok soru sordukları, meraklı oldukları dönem. Oyun oynuyorlar hiçbir şeyden habersiz gibi… Ama her soru sorduklarında “Abla sizin de mi eviniz yıkıldı?” diyorlar. Yalan söylemeden oyunlar eşliğinde çocuklara doğruyu anlatmamız gerektiğini ve onların her sorularını cevaplamaya çalışmamızın doğru olacağını, ayrıca onlar sadece meraktan soru soruyormuş gibi görünse de aslında güvende olduklarından emin olmak için soru sorduklarını düşündüm. Bu sebepten onlara güvende olduklarını hissettirmemiz için sarılıp ya da yanımızda tutmamız gerektiğini ve bir daha böyle bir afet olduğunda nasıl tedbir almamız gerektiğini oyun eşliğinde çocuklarımıza öğretmemiz gerektiğini öğrendim. Ve bu çadırda kalıyorsam bu çocukların bana ihtiyacı var diyerek onlarla günlerce çok büyük bir doğa olayının yıkıcı etkisinden sıyrılmaya çalıştık. İhtiyacı olan aileleri araştırarak yardımları onlara ilettim. Bu esnada birçok arkadaşımı enkaz altında kaybettim, akrabalarım, komşularım öldü. Ayakta durmak bazen çok zorlaştı ama bir güç tarafından birçok yardıma vesile olmak nasip oldu. Allah’ım bir daha aynı acıyı yaşatmasın. Yağmur K., 25

    Babamı trafik kazasında kaybetmiştik. Sabah namazı için uyanmıştık annemle. Annemin “Eyvah! Türkiye yıkılmış, bitmiş” demesiyle kalakaldım. O gün uyku tutmadı. Kahvaltı hazırladım, komşumuz da bizdeydi ama tek lokma yiyemedik. Bir şeyler yapmalı dedim. Komşumuzun da eşi yok, zor geçinen biri. Yardımlar toplandığını haber aldık. Elimizdeki imkânlarla gerekli olan ihtiyaçları aldık ve görevlilere teslim ettik. Eve gelip oturmaya devam ettik ama bir şeyler daha yapmak zorunda hissettim kendimi. Dışarda kar yağıyordu. Bizim gibi yardım etmek isteyen ama evinden çıkamayan insanları düşündüm ve insanlarla iletişime geçip her ne sebeple olursa olsun evden çıkamayan herkesin yardımlarını topladım ve görevlilere teslim ettim. Kendimi bir nebze de olsa işe yaramış hissettim. Eve geldiğimizde hep beraber dualar ettik. Bunları anlatması kolay. İnanın ne hissettiğim kısmına gelince anlatması çok zor. Rabbim orada olan ve canını ciğerini kaybetmiş herkese sabırlar versin. Enes D., 23

    TİF bünyesinde Eskişehir ÇEVSAD olarak dört kişi Antakya’ya gittik. Bölgede arama kurtarma faaliyetlerinde bulunduk. Aynı zamanda ihtiyaç malzemelerini depremzedelerle buluşturduk. Beni en çok etkileyen şey insanlara temas ettiğimiz nokta oldu. Ben çocuğuna bir mont arayan annenin halini gördüğümde aklıma kendi annem geldi. Yanındaki küçük çocuğa baktığımda sanki kendi küçüklüğümü gördüm. Bir yaşlının yorgunluğunda dedemi, bir babanın çaresizliğinde kendi babamı gördüm hep. Tarif etmek zor ama öylesine yandı ki içim. Sonra dönüp baktım etrafıma sırf Allah rızası için gelen insanları gördüm. Aslında herkesin hisleri aynıydı. Ben orada millet olarak bir bütün olduğumuzu, tek bir kalp gibi olduğumuzu gördüm. Rabbim bir daha böyle acı yaşatmasın Şeyda K., 17

    Hollanda Harderwijk şehri, yaklaşık 50 bin nüfuslu bir şehirdir. Bu şehrin yaklaşık 5 bini Türk. Büyük bir Diyanet camisi var. Camimiz Türkiye’ye destek için yardım toplanacağını açıkladığı gün cami yardım malzemeleriyle doldu. Gençlere destek duyurusu yapıldı ve elhamdülillah gençler toplandı. 5 gün boyunca gençler sabah akşam demeyip birlik beraberlik ile hiç durmadılar, dinlenmeden çalıştılar. Orada gördüğüm muhabbet ve çaba beni çok mutlu etti. Türk gençleriyle başlayan bu hizmet birkaç günde tüm şehrin gençleriyle doldu. Ben Harderwijk’in bir genci olarak bu davanın gurbet ellerde de devam etmesi ve gençlerin katılımı ile gurur duyuyorum. Allah memleketimizi muhafaza etsin, birlik, beraberlik ve davamızı daim etsin. Kağan Mert O., 17

    Ben Osmaniyeliyim, deprem anından beri hep bir telaş içerisindeyiz. Biz köyde oturuyoruz. Kendi evlerimizde hasar fazla yoktu. Ama hep bir korku vardı hepimizde. Korkuyu yenmek, millete derman olmak lazımdı bunu biliyorduk. Ertesi gün köyümüzde bulunan organize sanayi bölgesine gelen yardım tırlarına hep bir elden yardım ettik. Depremde vefat eden hemşerilerimizin evlerinde yardımda bulunduk. Oradan çıktık enkaz altındaki arkadaşlara el uzattık. Oradan çıktık çadırlarda olan arkadaşların yiyecek, içecek ihtiyaçlarını giderdik. Küçükten büyüğe hepimiz ilk defa böyle bir afetle karşılaştık. Hepimiz çok korkuyoruz. Ama birlik ve beraberlik olunca insan manevi olarak iyi hissediyor.