İlim ve hikmetler bu tevhid ağacındaki yemişlerdir. Can, gönül, akıl ve diğer bütün uzuvların bu nimetlerden yedikçe gücü artar; Hakk ile yakınlık elde edilir. İnsan âlemin aynasıdır. Marifet insanın kendini bilip yeri göğü kendi nefsinde bulmasına denir.
Garibnâme’nin sekizinci bölümüne devam ediyoruz; bir önceki yazıda bu bölümdeki ilk beş bahsi aktarmıştık. Altıncı bahiste sekiz türlü âşıktan bahsedilir.
- Yer ile göğün birbirine aşkı. Yer, sürekli göğe kavuşma ümidiyle bekler. Gök ise aşkından gece gündüz döner, hasretinden ağlar, bu yüzden yağmur yağar. Yer, bu yağmurun coşkusuyla yemyeşil kesilip göğerir, göğün rengine boyanır. En güzel elbiseleriyle donanıp göğe yönelir. Fakat daima hasret kalıp kavuşamazlar.
- Güneşle ayın birbirine aşkı. Güneş aşkıyla ayı aydınlatır. Ay, aşkından güneşin etrafında döner. Bunların aşkı da sürekli hasretliktir. Gün doğunca ay çekilir, ay doğunca güneş…
- Yusuf aleyhisselam ile Züleyha validemizin aşkı.
- Hz. Hatice radıyallahu anha ile Efendimiz aleyhissalatu vesselamın aşkı.
- Leyla ile Mecnun’un aşkı.
- Bülbülle gülün aşkı.
- Sedefle katrenin aşkı. Yağmur damlası sedefin içine düşer. Damla, sedefin damlaya duyduğu aşkın ateşiyle inciye dönüşür.
- Can ile tenin aşkı. Ten canın aletidir, her işi onunla işler. Tene hareket verense candır. Birbirlerinden ayrılmak istemezler, bünyelerinde gizli bir hazine taşıdıklarının farkındadırlar.
Gümüş Temsili
Yedinci bahiste gümüş temsiline başvurulur. Gümüşün sekiz merhaleden geçtiği anlatılır. Gümüşün işlenmesi için sekiz şey gereklidir.
- İcazet: Hükümdarın hükmü. Hükümdarın izniyle maden ocağı açılır.
- Ehliyet: Maden ustası. Madenin nasıl elde edileceğini usta bilir.
- Teknik araçlar. Madeni temin etmek için âlet edevat lâzımdır.
- Cevher: Madenin kendi. Maden ocağında gümüş olmalıdır.
- Ocak: Teknoloji ve imkân. Gümüşü işlemeden önce ocakta eritip arıtmak gerekir.
- Ateş: Enerji veya aracı. Ocağın yanması için ateş gerekir.
- Kurşun: Temizleyici. Kurşun gümüşe katılarak onu cürufundan, yani gümüş dışındaki nesnelerden arıtır.
- Darp: Paranın basılışı, son aşama. Gümüş, hükümdarın mührüyle akçaya dönüşür.
Bu temsilde hükümdarın hükmü Allah’ın bilinmek murad ederek kün emriyle âlemi ve âdemi yaratması ve insanlara din olarak İslâm’ı takdir etmesi kastedilir. Maden ustası, nebiler ve velilerdir. Hakk’ı ve bâtılı Allah’ın yardımı ve öğretmesiyle halka aktarırlar. Kazma ve madeni çıkarmaya yarayan aletler Allah’ın ayetleri ve işaretleridir. Gönüldeki cevher bunlarla ortaya çıkar. Cevher de “sıdk” yani doğruluktur. Özünde doğruluk olan kişi Hak dine çağrıldığında icabet eder. Ocak, velilerin sohbet meclisidir, gönüller burada temizlenip pişer. Ateş aşktır. Aşk kibri buharlaştırır, kişiyi alçak gönüllü eyler. Kurşun güzel ahlâktır. Aşka güzel ahlâkın da eşlik etmesi gerekir, aksi hâlde aşk taşkınlıktan ibaret kalır. Güzel ahlâk kurşunun gümüşü toprak ve cüruftan ayırması gibi kişiyi kötü hâl ve davranışlardan kurtarır. Darp da gönlün Allah’la mühürlenmesi, gönle Allah Teâlâ’nın lafz-i celalinin yazılmasıdır.
İlim Temsili
Sekizinci bahiste yerden biten türlü nimetlerin sekiz şey olmadan bitemeyeceği, bunların akıl tarafından bilinmesi anlatılır:
1. Hakk’ın emri. 2. Emri tatbik eden melekler. 3. Bulut. 4. Deniz. 5. Su. 6. Gökteki su (Arş bu suyun üzerine kuruludur). 7. Yeryüzüne yağan yağmur. 8. Toprak ve ondan biten nimetler.
Âşık Paşa “Gör buları kendü cismünde nedür / Kim bilesin bu hikâyet nitedür”** diyerek kâinattaki bu sekiz nesnenin insanda neyi temsil ettiğini izah eder. Hakk’ın emri aklın bedene hükmetmesine benzer. El ve parmaklar türlü hüner barındırdıklarından melekleri temsil eder. Nice iş ve sanat parmaklarla icra edilir. Bulut kalemi temsilen kullanılır. Bulutlar yeryüzünü ıslattığı gibi kalem de kâğıdı ıslatır. Deniz, divit denizi yani hokkadır. Meleklerin bulutu denize bandırıp yükseltmesi gibi el de kalemi divit denizine, hokkaya daldırıp çıkarır.
Deniz suyu mürekkeptir. Gökteki su, akıldaki bilgidir. Bilgi aklın ve bütün işlerin canı olduğu gibi mürekkebe de can verir. Yağmur yeryüzüne yağdığına göre yeryüzü kâğıttır. Yağmur kâğıda düşünce yazı ortaya çıkar. Her harf bir fidan gibidir. Güzel sözlerse güzel ağaçlar gibidir: “Görmedin mi? Allah nasıl bir misal verdi. Güzel bir söz, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir.” (İbrahim, 24) İlim ve hikmetler bu tevhid ağacındaki yemişlerdir. Can, gönül, akıl ve diğer bütün uzuvların bu nimetlerden yedikçe gücü artar; Hakk ile yakınlık elde edilir. İnsan âlemin aynasıdır. Marifet insanın kendini bilip yeri göğü kendi nefsinde bulmasına denir.
Vücut ve Şehir Temsili
Dokuzuncu bahiste insan vücudunun büyük bir şehir olduğu, bu şehrin sekiz kapısının bulunduğu ve aklın bu şehrin hükümdarı olduğu temsillerle anlatılır. Dimağ aklın kurulduğu köşk, göğüs geniş bir saray, hafıza her şeyin içinde bulunduğu korunaklı bir ambardır. Vücut şehrinin sekiz kapısı vardır. Birincisi kulaklardır. İkincisi gözlerdir. Üçüncüsü burundur. Dördüncüsü ağızdır. Beşincisi defia, yani zararlı şeylerin ayıklanıp atıldığı kapıdır.
Altıncısı dışkının atıldığı kapıdır. Yedinci kapı eldir. Sekizinci kapı ayaktır. Bu azaları yerli yerince kullanan akıldır. Eğer akıl nefs-i emmareye uyarsa tahtından iner ve belki Hakk’dan ayrılıp dinden bile çıkar, hükmünü yürütemez. Eğer akıl nefis yerine aşka uyarsa kıymet ve izzet bulur, hükmünü güzelce yürütür ve vücud şehri mamur olur.
Onuncu bahiste dünyanın denize, insanın gemiye benzediği anlatılır ve gemiyi maksuduna eriştirecek altı nesneden bahsedilir. Deniz âlemdir. Gemi bedendir. Deniz gemiyle geçilir. Gemi sağlam olmaz, su alırsa batar. Bu yüzden gemide mutlaka bulunması gereken altı nesne vardır: Yelken, yel, lenger (çapa), kaptan, yolcu ve meta. Yelken gönlü temsil eder.
Gönül vücut gemisini her tarafa çekip ulaştırır. Yel, Hakk’ın emrini temsil eder. Gönül yelkeni bu yelle dolar, niyet hayır olursa menzil de hayırlı olur. Lenger şeriatı temsil eder. Gönülde peyda olan şiddetli istekleri dizginler. Kaptan aklı temsil eder. İnsan aklı ile iş yapar, dilek ve hedeflerine ulaşır. Yolcular fikri temsil eder; fikirsiz insan boş bir gemiye benzer. Meta ameli temsil eder; amelsiz insanın gemide bulunması fayda sağlamaz.