12. yüzyılın meşhur sûfî âlimi İmam Gazâlî rahimehullah “Minhâcü’l-Ârifîn” adlı meşhur eserinde şöyle der:
Hak yolcularının hayatı şu üç temele dayanır: Allah korkusu, ümit ve muhabbet… Allah korkusu bilginin, ümit yakînî imanın, muhabbet (sevgi) ise marifetullahın neticesidir.
Kulda Allah korkusunun bulunduğunun belirtisi kulun günahlardan kaçınmasıdır. Ümidin bulunduğunun delili, kulun Cenâb-ı Hakk’ın rahmetini talep etmesidir. Allah sevgisinin alameti ise kulun Yüce Mevlâ’yı her şeye tercih etmesidir.
Bunların misali, Harem-i şerif, Mescid-i Nebevî ve Kâbe’dir. Kim müridlik haremine girerse mahlûkatın zararlarından güvende olur. Kim Mescid-i Nebevî’ye girerse âzaları Allah’a âsi olmaktan emin olur. Kim de Kâbe’ye girerse, kalbi Allah’tan başkasının zikriyle meşgul olmaktan emin olur.
Kul sabahladığı vakit gecenin karanlığı ile gündüzün aydınlığını karşılaştırmalı ve biri ortaya çıkınca diğerinin hükümranlığının kaldırdığını bilmelidir. Marifet nuru da böyledir. Kulda marifet nuru zâhir olduğunda, o nur âzalarından günahların karanlığını giderir.
Eğer müridin içinde bulunduğu hal, ölüm geldiğinde bulunmak istediği bir hal ise, kendisini bu hale ulaştırdığı ve koruduğu için Allah Teâlâ’ya şükreder. Şayet ölüm vâki olduğunda bulunmak istemediği bir halde ise Cenâb-ı Hak’tan başka bir sığınağın olmadığını, O’na ancak O’nun rahmetiyle ulaşılabileceğini bilerek, tam bir gayret ve azim ile bulunduğu halden uzaklaşır ve ömrünü kötüye kullandığı için pişman olur. Zâhirini günahlardan temizlemek, bâtınını da kusurlardan arındırmak için Allah Teâlâ’dan yardım ister. Kalbinden gaflet bağını keser. Nefsindeki tutku ateşini söndürür. Hak yolda dosdoğru olur. Doğruluğu kendisine binek edinir.
Gündüz âhiretin delili, gece ise dünyanın delilidir (Dünya kul için karanlık, âhiret ise ışıktır). Uyku ise ölümün delilidir. Kıyamet gününde kul, önden gönderdikleri ile gelir, yapmayıp geride bıraktıklarına da pişman olur. Âyet-i kerimede şöyle buyrulmuştur: “O gün insana yapıp önden gönderdiği ve yapmayıp bıraktığı ne varsa bildirilir.” (Kıyâme 13)
Mürid bilmelidir ki kalbin yükselme, açılma, alçalma ve duraklama olmak üzere dört hali vardır. Kalbin yükselme hali Allah Teâlâ’yı zikretmekle gerçekleşir. Açılma hali Cenâb-ı Hakk’ın takdirine rıza göstermekle gerçekleşir. Alçalma hali, Allah Teâlâ’nın dışındaki şeylerle meşgul olmakla gerçekleşir. Kalbin duraklama hali ise Cenâb-ı Hak’tan gafil olmakla gerçekleşir.
Üç şey kulun kalbinin yükselmekte olduğunun belirtisidir:
• Allah Teâlâ’nın emirlerine muvafakat etmek, • O’nun emirlerine muhalefet etmemek, • Yüce Mevlâ’ya ibadet etme şevkinin her zaman bulunması.
Üç şey kulun kalbinin açıldığının belirtisidir:
• Yalnızca Allah Teâlâ’ya tevekkül etmek, • Doğruluk üzere olmak, • Yakînî (şüphe ve tereddütten arınmış) bir imanla inanmak.
Üç şey kulun kalbinin alçalmakta olduğunun alametidir:
• Kendini ve yaptıklarını beğenmek (ucub), • Kibirlenmek, • Dünyaya karşı hırslı olmak.
Üç şey kulun kalbinin duraklamada olduğunun belirtisidir:
• Yapılan ibadet ve taatten tat alamamak,• Günahın acılığını hissedememek,• Helal ile haramı ayırt etmemek, birbirine karıştırmak.