İmam Gazâlî hazretleri Kimya-yı Saadet adlı meşhur eserine insanı anlatarak başlıyor. İnsanın görünür azaları, donanımı olduğu gibi bir de görünmeyen, bâtınî ya da manevi donanımı olduğunu anlatıyor. Yani kameralara yansıyan bir dış bedenimiz var; bir de ancak Cenâb-ı Allah’ın ve O’nun izin verdiklerinin görüp bildiği manevi bedenimiz var.
Zâhir – bâtın, suret – sîret, iç – dış her ne dersek diyelim, bir tür çift bedenli varlıklarız. Böyle olmasaydı “içi dışı bir olmak”, “olduğun gibi görünmek ya da göründüğün gibi olmak” gibi ifadeler, ihlâs, riya, samimiyet, ikiyüzlülük gibi kavramlar olmazdı.
Tekrar Kimya-yı Saadet’e dönersek, İmam Gazâlî hazretleri bu içsel donanımımızın hepsinin birden “kalp âlemi” olarak adlandırılabileceğini söylüyor. Çünkü görünür bedenimiz için baş ne ise diğeri için kalp o. Akıl, irade, yönelimler, duygular gibi görünmez bedenin bütün faaliyetlerinde belirleyici olan kalp. Hadis-i şerifi hatırlayalım; “kalp ıslah olursa bütün beden ıslah olur, ifsad olursa bütün beden ifsad olur.”
Tasavvufî kitaplarla meşguliyeti olanlar biliyor; kişinin hakikatini, kim ya da ne olduğunu dış görüntüsü değil, kalp âleminin durumu belirliyor. Konuyla ilgili ayet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri sıralasak hayli hacimli bir yazı olur. “O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar. Ancak Allah’a selîm bir kalp ile varan başka” mealindeki Şuarâ suresi ayetlerini ve “Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz. O sizin kalplerinize ve yapıp ettiklerinize bakar” hadis-i şerifini hatırlayalım yeter.
İmanın doğduğu, yerleşip sabit hale geldiği yerin (mahallinin ve makarrının) kalp olduğunu, kalbin nazargâh-ı ilâhî (Cenâb-ı Hakk’ın bakıp denetlediği yer), tecelligâh-ı ilâhî (O’nu türlü şekillerde bilmenin, tanımanın gerçekleştiği yer) olduğunu biliyoruz.
Kendi iç bedeniyle yani kalp âlemiyle ilgili olanlar, orayı ihyâ ve güzelce inşâ ile uğraşanlar, özellikle bugünün zâhirperest dünyasında hemen ayrışırlar; bambaşka insanlardır. Onların kalbini titreten, ürküten ya da tam aksine huzura ve sükûna erdiren şeyler de bambaşkadır. İnsanlar arasında dolaşırken, konuşurken, alırken verirken buradadırlar ama kalpleriyle buralı değillerdir. Asıl gündemleri, hedefleri, sevinçleri, hüzünleri başkadır.