İçeriğe geç

İlâhî Bir Lütuf Olarak Ailelerimiz

    Mevlâmız, Müberra Kitabımız’da mealen buyuruyor ki: “Ey insanlar! Şüphesiz biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.” (Hucurat 13)

    Kâinatı yoktan var eden Allah Teâlâ bütün yaratılanları insana hizmet etmesi için yoktan var etmiş, mahlûkatın merkezine insanı koymuştur. Canlı cansız her şey insana fayda sağlayacak bir maksat için varlığını sürdürmektedir. Güneş ay, yıldızlar, gökler, yeryüzü ve içindekiler; bütün kozmik düzen insana dolaylı ya da doğrudan fayda sunmakta, hizmet etmektedir.

    Ayetlerde Yüce Rabbimiz mealen şöyle buyurmaktadır: “O Allah ki emri ile içinde gemiler yüzsün, lütfettiği nimetleri elde edesiniz ve şükredesiniz diye denizi istifadenize verendir. Ayrıca O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini kendisinden bir lütuf olarak emrinize vermiştir. Bütün bunlarda düşünen kimseler için deliller vardır.” (Câsiye 12-13)

    Yaratılanların en şereflisi olan insan da tıpkı bağrında hayat bulduğu uçsuz bucaksız kâinat gibi küçük bir âlemde, bir aile içinde dünyaya gelmekte, orada neşvü nema bulmaktadır.

    Dolayısıyla kâinatın gözbebeği olan insanın içinde yetiştiği aile de kendisi gibi mukaddestir. Ve o aile kişinin kendisi tarafından değil, bizzat Allah Teâlâ tarafından seçilmiştir.

    İnsanın içinde yetişmesi için ilâhî takdirin neticesi olarak seçilen aile ortamı pek çok nimetin, güzelliğin, faydaların zuhur ettiği, insanın büyüdüğü, korunduğu, sarıldığı bir merkezdir. Aile muhabbetin de menbaıdır. O ocakta sevgi, şefkat, merhamet vardır. Anne, yavrusunun zahmetli bakımını ilâhî rahmetin bir tecellisi olan büyük bir şefkat ve muhabbetle yapar; yorulsa da yılmaz, bıkmaz, merhametini yitirmez. Baba, mesaisinin tümünü ailesinin geçimi için sarf eder; evladü iyalinin geçimi için nice zahmetlere girer. Akşam evine ihtiyaç duyulanları getirdiğinde dünyanın en mutlu, en huzurlu kişisi odur. Yorulur ama usanmaz; daima çalışır, çabalar.

    Birbirine yabancı iki insanın evlenip hayatı ortaklaşması, her birinin eşi için hayatının vazgeçilmezi olması, birbirlerini sevmeleri, muhabbet ile bağlanmaları Allah Teâlâ tarafından yaratılan bir sevgidir. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildirilir:

    “İçinizden kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi O’nun varlığının delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen kimseler için dersler vardır.” (Rûm 21)

    Aile denildiğinde akla ilk gelen kavram sevgi ve muhabbettir. Bu sebeple aileye ilk adım bir şenlik olan düğünle atılır. Davet verilir, tarafların bütün sevdikleri, akrabalar, komşular, yakınlar buyur edilir, yemekler verilir, ikramlarda bulunulur. Sevgi üzerine kurulu bir hayatın başlangıcı onlarla paylaşır. İnsanın hayatında sevinip mutlu olacağı pek çok faaliyet olur, fakat hiçbirinde düğün şeklinde bir merasim yapılmaz. Çünkü düğünle başlayan süreç çok mukaddes, Allah’ın bir hediyesi, gelecek nesillerin yetişeceği, büyük ölçüde ebedi hayatı da belirleyecek olan bir dönem olacaktır. O yuva hayırlı işlere sebep olacak, insanlığa nice katkılar sağlayacaktır.

    Dünya ve âhirete dair her şeyi ilk olarak ailemizde öğrenir, ilk terbiyeyi orada alır, onunla hayata başlarız. Bugün yetişkin kişiler olarak sahip olduğumuz din, iman, iyilik, güzellik, doğruluk adına elde ettiğimiz şeylerin temelinde anne babalarımızın öğrettikleri, hayatımıza kattıkları vardır. Ailemiz ilk medresemiz, mektebimiz, hayat okulumuz, kişilik ve karakterimizin şekillendiği ocağımızdır.

    Yaratılmamıza anne babamızın sebep kılındığı gibi biz de kendi evlatlarımızın hayat vesileleriyiz. Biz nasıl bir aile içinden çıkıp kendimiz aile olduysak, bizim yuvamızdan da başka yuvalar doğacak. Çocuklarımız bizim elimizde yetişip büyümekte, terbiye görmekte, kişilik ve kimlik kazanmaktalar. Dolayısıyla kendi aile ortamımız, sonraki aile ortamlarının da çok büyük ölçüde belirleyicisi durumunda.

    Şu halde sağlam, muhabbetli, temiz yeni aileler oluşmasına, yuvalar kurulmasına zemin hazırlamalıyız. Ayrıca etrafımıza bu hususta yardımcı olmalı, destek vermeliyiz. Müberra Kitabımız’da mealen şöyle buyuruluyor: “İçinizden evli olmayanları, köle ve câriyeleriniz arasından da uygun olanları evlendirin. Şayet onlar fakir iseler Allah lütfu ile onları muhtaçlıktan kurtarır. Allah’ın hazinesi geniştir, her şeyi bilmektedir.” (Nûr 32)

    “Bekârları evlendirin” ifadesi önemli bir uyarıdır. Gençlerin ellerinden tutmalı, yardımcı olmalı, evlenmeleri yönünde teşvik etmelidir.

    Hayat mücadelesi her zaman zorlukları aşmayı, türlü imtihanlara katlanmayı, daima gayret etmeyi gerektirir. Günümüzde geçim konusunda büyük zorluklardan bahsedilse de bu durum yaşadığımız döneme mahsus değildir. Geçmiş büyüklerimizin, dedelerimizin, ondan öncekilerin de zamanında nice zorluklar, hatta günümüzden daha çetin günler yaşadıklarını biliyoruz. Şu halde gençlere sırf maddî kaygılarla evliliği ertelememeleri, ileri yaşlara bırakmamaları yönünde telkinlerde bulunmalıyız. Hem kendilerinin hem ailelerinin evliliği zorlaştıracak talepler hususunda dikkatli olmalarını, isteklerini sınırlamalarını tavsiye etmeliyiz.

    Evlilik berekete sebep olur, hayat paylaşıldıkça güzelleşir, verdikçe artar. Rızık meselesine inancı olmayanlar gibi bakamayız. Biz Müslümanız, biliriz ve inanırız ki rızkı veren Mevlâ Teâlâ’dır. O kullarının rızkına kefildir. Misafir, aile, evlat rızkı ile gelir. Efendimiz aleyhisselam, “Evlenerek rızık arayın” buyurmuştur. (Süyûtî, ed-Dürrü’l- Mensûr, 6/188) Bir başka hadis-i şerifinde de “Kim geçim korkusu ile evlenmeyi terk ederse bizden değildir” buyurmaktadır. (Dârimî, Nikâh 1, nr. 2210)

    Aile insanı hayata bağlar. Gecesini gündüzünü düzene sokar, zaman kullanımını düzenler. Çünkü evli kişinin bir ailesi, kendisini bekleyen eşi, çocukları vardır. Eve zamanında gelmeli, hareketlerine sözlerine dikkat etmeli, harama ilişmemelidir. Bu yönüyle de yuva onun için bir sığınak, kendisi de ailesi için bir dayanaktır.

    Aile bireyleri her yönden birbirlerine bağlanmıştır. Bu bağı kuran, takdir eden Allah Teâlâ’dır. “Aile bağı” ifadesi bunun için söylenmiştir.

    Allah dostları her asırda ümmetin irşadına gayret gösterdikleri gibi ailelerinin yetişmesine de özen göstermiş, onları ihmal etmemiş, dünya ve âhiret için terbiyelerini önemsemiştir. Bu gayretin bir sonucu olarak nice örnek nesiller de yetiştirmişler, aileleri de irşad hizmetlerinde kendi yanlarında yer almıştır.

    Mevlâ Teâlâ herkese mutlu bir aile kurabilmeyi ve huzurla devam ettirebilmeyi nasip eylesin.

    Tevfik ve inayeti ile…