İlk gençlik yıllarım, ağabeylerimin “çok kitap okuyun” tavsiyelerini dinlemekle geçti. Böyle yapmaya da çalıştım. Çünkü vatana millete hayırlı insan olabilmenin bir yolu da bilgili olmaktan geçiyordu. Çok kitap okumalıydık ki iyi doktorlar, büyük mühendisler olalım.
O yıllarda verilen bu öğütleri gücümüz yettiğince yaşantımıza tatbik etmeye çalıştık. Harçlıklarımızın bir bölümünü kitap satın almaya ayırıyorduk. Bu vesileyle hem kitaba ulaşma sorunu yaşamıyor hem de şahsi kütüphanelerimizin ilk temellerini atıyorduk. Paramızın olmadığı dönemlerde ise devlet kütüphanesinin yolunu tutuyor, buradan ödünç aldığımız eserleri okuyup defterlerimize özetlerini çıkarıyorduk. Çünkü o kitaba bir kez daha ulaşmak için bir hayli beklememiz gerekiyordu. Takdir edersiniz ki o günlerde kitap az, okur çoktu.
İçindekiler:
Öylece bekleyen kitaplar
Doksanlı yılların sonuna doğru, dersler, sınavlar, okul harçlığı için yarı zamanlı işçilikler derken kitap okumaya ayıracak pek vakit bulamaz hâle geldik. Bu yüzden, alıp odamıza koyduğumuz ancak okuyamayıp raflarda beklettiğimiz kitaplar zihnimizde büyüyordu. Kimini kırk, kimini otuz sayfa okuyup içindeki ayracı ile beraber bir yere sıkıştırıyordum. Bazılarının kapağını bile açmamıştım. Beni sırtlayıp götürmesini istediğim kitaplar şimdi, kendilerini bana taşıtan yükler hâline gelmişti. Eyvah ki, okumak hamallığa dönüşüyor ve bizi kitaplıklardan büsbütün uzaklaştırıyordu. Yıllarca bana faydası dokunacağını ümit ettiğim her kitabı bu ruh hâli ile okumaya çalıştım. Tabi, buna okumak denirse!
Çok kitap mı, iyi kitap mı?
Oturup düşündüm ve bir karara vardım. Bundan böyle gelişimime katkı yapmayan, gönül dünyamı düzene sokmada yardımcı olmayan kitaplardan vazgeçtim. Onları hem kafamdan hem de kitaplığımdan çıkardım, ilgileneceğini düşündüğüm arkadaşlarıma hediye ettim. Kitap alırken seçici oldum. Yazarını, içeriğini iyice araştırmadan hiçbir kitaba paramı da gönlümü de vermedim.
Derken beni bu süreçten kurtaracak yere ulaşmış, “İşte aradığım tam da buydu” diyeceğim formülü bulmuştum; “Çok kitap okumak yerine, bana beni anlatan, dünya ve ahiretimi düzene koymamda bana yardımcı olacak, ayrıca mesleğimle ilgili beni ileriye taşıyacak kitapları okuyacaktım. Bir ayda beş kitap, bir haftada iki kitap okumak gibi hedefler silinmiş, yerini “Geç olsun faydalı olsun” düşüncesi ile tercih edilmiş nokta atışı kitaplar almıştı.
Nasıl okuyacağız?
Yıllar bu şekilde geçti. Şimdi dönüp baktığımda zamanında ne kadar yerinde bir karar verdiğimi düşünerek Cenâb-ı Allah’a şükrediyorum. Çünkü artık zamanımı çok iyi değerlendiriyor, gelişimime katkı sağlamak adına ihtiyacım olan zamanı boş yere harcanmaktan kurtarıyordum. O günden bu yana şu kitabı şu zamana kadar bitireceğim şeklinde kendime bir söz vermedim. Elime alacağım kitabın bana faydasını tüm yönleri ile değerlendirdim önce. Eğer aradığım kitabın elimdeki olduğuna inanmışsam bir dakika beklemeden kendimi o mis kokulu sayfaların arasına bıraktım. Okurken hiç acele etmedim. Normal şartlarda bir ayda okunabilecek bir kitabı ben iki haftada bitirdim. Yazılanları narin bir çiçeği taşır gibi alıp yerleştirdim aklıma. Birbirinden çeşitli düşünceleri, fikirleri, yorumları tek tek değerlendirdim, doğruları yanlışları ayırt etmeye uğraştım. Eğer bunu başaramamışsam bilgisine ve tecrübesine güvendiğim ağabeylerime gittim. Onlarla istişarede bulunduktan sonra heybeme bana gerekli olanları alıp koydum.
Az da olsa devamlı
Ne yapmalı derseniz; ben çok kitap okumaktan yana değilim. Az da olsa devamlı olandan tarafım. İnsan, bilgi anlamında hacimli kitaplara kulak vermeli. Öyle eserlere, yazarlara kafa yormalı ki onlarla zaman geçirirken bonkör davranmalı, zamanına kıymalı. Bu eserleri Bin Bir Gece Masalları dinler gibi değil, pür dikkat okumalı. Önemli görülen yerlerin altı kesinlikle çizilmeli ki kitabı hasbelkader bir kez daha okumamız gerekirse, çizili yerleri tekrarlamak bize yetmeli. Bir de o kitap bittiğinde, elimizde kalmalı. Kitapçıdan yeni alınmış halinden farklı olmalı. Yani okunduğu, zaman ayrıldığı, vakit harcandığı belli olmalı. İçinde dışında bilgi, tecrübe ne varsa hepsini almalıyız.
Özetle,
- Elinden, evinden ve gönlünden kitap eksik olmasın.
- Az da olsa öz oku. Çok ve öz okuyabilirsen ne âlâ.
- İyi kitabı, taş gibi oku.
- Seni yakalamayan kitabı okumayı bir sonraya ertele.
- Vakit kaybetmeden başka bir kitap bul.
- Edebiyat oku, tarih oku, teknoloji oku, uzayı oku, kâinatı oku.
- Her ne okur isen ilk önce Kur’an-ı Kerim’i ve Peygamber Efendimiz’i oku.
- Her bir bilimden, ilimden maksat onları okuyabilmekte.
- Kendine kitap gibi iyi bak…