Kitaplar iman insanlar için birer rahmet ve hak yolu göstericisidir. Onun için hepsine iman etmek zorundayız. Bu kitaplardan herhangi biri inkar etmek, hepsini inkar etmek demektir. Gerçek mümin o kimsedir ki yüce Allah’ın bütün kitaplarına inanır.
İman ediyoruz ki, Kur’ân-ı Kerîm Allah Teâlâ’nın keyfiyetsiz kelâmıdır. Onu, nebîsine vahiy olarak indirmiştir. Müminler, Kur’ân-ı Kerîm’i hak olarak tasdik ettiler, onun Allah Teâlâ’nın kelâmı olup, mahlûk olmadığına ve hiçbir beşerin sözünün ona benzemediğine kesin olarak inandılar. Kim ki Allah Teâlâ’yı beşerde bulunan bir özellikle vasıflarsa kâfir olur.
Allah’ın nebî ve resûllerine indirilen semavî kitaplara ve onların Allah’ın kelâmı olduğuna iman etmek vâciptir. O kitaplardan bazıları şunlardır: Hz. Musa’ya [aleyhisselâm] indirilen Tevrat, Hz. Davud’a [aleyhisselâm] indirilen Zebûr, Hz. İsa’ya [aleyhisselâm] indirilen İncil ve Hz. Muhammed’e [sallallahu aleyhi vesellem] indirilen Kur’an. Kur’an, bu kitapların en şereflisi ve en üstünüdür. Ondan önceki bütün kitapların hükmünü ortadan kaldırmıştır. Bir değişime ve tahrife uğramadan kıyamete kadar hükmü devam edecektir. Şu an yahudi ve hıristiyanların elinde bulunan Tevrat, Zebûr ve İncil tahrif edilmiş ve değiştirilmiştir.1
Yüce Allah; insanlara yine insanlardan peygamberler göndermiştir. Bu peygamberlerden bir kısmına da kendi emirlerini ve yasaklarını, kendisine ibadet şekillerini öğreten kitaplar indirmiştir.
Bu kitaplardan bir kısmına “suhuf” denir. Bunlar birkaç sayfalık kitaplardır. Kitaplardan dördü de büyük kitaplardır. İnişleri şöyledir: On sahife Hz. Adem’e (a.s), elli sahife, otuz sahife Hz. İdris’e, on sahife Hz. İbrahim’e verilmiştir, diye rivayet edilir.
Büyük kitaplara gelince: Tarih sırasına göre bunlardan birincisi Hz. Musa’ya verilen Tevrattır. İkincisi Hz. Davud’a verilen Zebur’dur. Üçüncüsü Hz. İsa’ya verilen İncil’dir. Dördüncüsü de bizim Peygamberimize verilen Kurandır.
Yüce Allah bu kitapları vahiy yolu ile göndermiştir. Ya Cibril’i emin adındaki bir melek aracılığı ili bildirmiş ya da yahut başka bir şekilde ilham etmiştir. Bu kitaplara “ilahi kitaplar” denildiği gibi, taşıdıkları yüksek vasıftan dolayı “semavi kitaplar” ve Cibrili Emin (Cebrail) aracılığı ile indirilmiş olduklarından da “münzel (indirilmiş) kitaplar” denir.
Yüce Allah’ın bütün kitaplara iman etmek her mümin için farzdır. Biz bugün diğer milletlerin ellerinde bulunup de semavi oldukları söylenen kitaplara değil de Allah’ın aslen peygamberlerine göndermiş olduğu kitapların tümüne iman ederiz. Çünkü Kurandan başka olan kitaplar değişikliğe uğramışlardır. Kuranı Kerim’in hiç bir sözü zamanımıza kadar değişmediği gibi, kıyamete kadar da değişmeyecektir, zira Allah onu değişiklikten koruyacağını yine Kuran’da bildirmiştir.
Bütün semavi kitaplar insanlar için birer rahmet olmuşlar ve hak yolu göstermişlerdir. Onun için hepsine iman etmek zorundayız. Bu kitaplardan herhangi biri inkar etmek, hepsini inkar etmek demektir. Gerçek mümin o kimsedir ki yüce Allah’ın bütün kitaplarına inanır. Yüce Allah’ın en son kitabı olan Kuranı Kerim’e sarılır ve onun hükümlerini gözetmeye çalışır.
Bugün Kuranı Kerim’den başka diğer semavi kitaplar bütün olarak yeryüzünde mevcut değildir. Aradan asırlar geçmiş ve pek çok millet tarihe karışmış olduğundan, kitapların birçoğu tamamen kaybolmuş, bir kısmı da büyük değişiklere uğrayarak ilahi vasıflarını kaybetmiştir.
Bugün elde bulunan Tevrat, Zebur ve İncil nüshalarından hiçbiri, yüce Allah’ın Hz. Musa’ya, Hz. Davud’a ve Hz. İsa’ya indirmiş olduğu kitapların aynı değildir. Ancak Kuranı Kerim asliyetini olduğu gibi korumaktadır, bir kelimesi bile değişikliğe uğramamıştır.
Kuran’ı Kerim’in bütün ayetleri, daha başlangıcında bizzat Hz. Peygamber tarafından ezberlenmiş olduğu gibi, ashabın birçokları tarafından da ezberlenmiş ve yazılmıştı. Resullah’ın ahirete göçmesinden sonra Hz. Ebubekir, bütün ashabı kiram huzurunda Kuranın bir nüshasını yazdırarak onu değişiklikten korumuştu. Hz. Osman’ın halifeliği zamanında da bu asıl kitaptan yeterince yazdırılarak büyük İslam merkezlerine birer nüsha gönderilmişti. Bunların her birine “mushafı şerif” adı verilmiştir. Daha sonra bütün mushaflar bu asıllara göre aynen yazıla gelmiştir.
Her asırda yüz binlerce mushafı şeri yazılmış ayrıca Kuranı Kerim’i baştan sona ezberleyen yüz binlerce hafız yetişmiştir. Bu özellik semavi kitaplar arasında yalnız Kuranı Kerim’e nasip olmuştur. Bu da bir hikmet gereğidir. Çünkü diğer semavi (ilahi) kitaplar belli bir kavme ve belirli bir zamana ait olarak peygamberlere indirilmişlerdi. Kuranı Kerim ise bütün insanlık alemine ve bütün asırlarca mahsus olarak Peygamberimize indirilmiştir. Onun için bu kitabın Allah tarafından korunması bir hikmet gereği olmuştur.
Kuranı Kerim’in bir ayeti bile değişikliğe uğramayarak aslı üzere kalması, öyle bir gerçektir ki bu bir kısım müsteşrikler (şarkiyat ilimleriyle uğraşanlar) bile insaf göstererek doğrulamaktadır. bunun aksini iddia edenler, Müslümanlık aleyhine propaganda yapan siyasi maksatlı ve körü körüne batıla saplanmış kimselerdir. Bugün Kuranı Kerim her yabancı dile tercüme edilmiş durumdadır. Bu diller arasında Türkçe, Farsça, Hintçe, Almanca, Fransızca, İngilizce, Rusça, Felemenkçe ve Çince’ye tercüme edildiği gibi, Cava, Bengal ve Malaya dillerinde de tercümeleri vardır.
Sonuç olarak, bugün Kuranı Kerim’in yüksek ilahi ifadeleri, bütün beşeriyetin kulaklarına çarpıp durmaktadır. İnsanlığı bir kardeşlik, bir selamet ve mutluluk üzere toplamaya çağırmaktadır.
“Kuran bütün alemler için bir uyarıcı, bir zikirdir”2
Kitaplara İman Konusuna Olan İhtiyaç
Varlıkları ile insanlık alemine şeref vermiş olan peygamberler, çok önemli olan elçilik ve peygamberlik görevini yerine getirebilmek için, kendilerine yüce Allah tarafından talimat verilmiş olması gerekir. İşte bu talimat, peygamberlere semavi kitaplarla verilmiştir.
Semavi: Sözlükte, “göğe mensup, gökle ilgili” anlamına gelmektedir. Dini terim olarak ise “Allah tarafından olan” demektir. Semavi hükümler, semavi kitaplar gibi.3
Semavi kitaplar, yüce Allah’ın insanlar üzerine uygulanacak birer kutsal kanunudur. Allah Teala, insanlara haklarını ve görevlerini bu kanunlar yolu ile bildirmiştir. Peygamberlerin dünyadaki hayatları geçicidir. Peygamberlerin ümmetlerine bildirdikleri ilahi hükümlerin devamı; ancak bu kitaplar sayesinde mümkün olmuştur. Eğer bu kitaplar olmasaydı, insanlar yaratılışındaki hikmetten, üzerlerine düşen görevlerden, kavuşacakları ahiret nimetlerinden (ve felaketlerinden) habersiz kalırlardı. Yaşayışlarını düzene sokacak ilahi prensiplerden mahrum olurlardı. Özellikle kutsal ayetleri okumak, onlarla ibadet etmek, onlardan öğüt almak ve onlarla gerçeği anlayıp tehlikeli görüşlerden kurtulmak şerefinden ve mutluluğundan uzak kalmış olurlardı.
İşte semavi kitaplara, taşıdıkları bu yüksek gaye ve hikmetlerden dolayı insanlık aleminin pek ziyade ihtiyacı olmuştur. Bu ihtiyacı karşılamak için de bu kutsal insanlara ihsan buyrulmuştur.4
Kaynakça
- Saadetül Mübtedin
- Kalem 68/52
- Şemseddin Sami. Kamus-ı Türk, s. 734).
- Büyük İslam İlmihali – Ömer Nasuhi Bilmen