Manevi terbiye için ilk adım niyet etmektir. Peki, niyet nedir? Niyet, irade ile bir şeyi yapmaya veya yapmamaya karar vermektir. Niyet kalbin amelidir. Niyet her işin ve ibadetin temelidir. Niyet asıldır, köktür, amel onun meyvesidir. Niyetsiz ibadet, sade bir hareket olur. Ancak güzel niyetle basit işler ibadete dönüşür. Ameli şeytan ve insanlar görür, fakat niyeti ancak Yüce Allah bilir. Ameldeki kusurlar affedilir, fakat niyetteki bozukluklar yüzünden amelin sevabı kaybedilir, ileri safhada büyük tehlikelere düşülebilir.
Bunun için Rasulullah ﷺ Efendimiz şöyle buyurmuş: “Müminin niyeti amelinden hayırlıdır. “
(Kaynak: Beyhaki, Şuabu’l-iman, V, 343; Suyuti, el-Camiu’s-Sağır, No: 9295.)
Kulun iradeli olarak yaptığı her işinde ilk hareket noktası kalbidir. Allah yolunda her iş, başlangıcındaki niyete göre sonuç verir. Bunun için Allah yoluna yeni adım atan her mümin, güzel bir sonuç almak istiyorsa, işine Allah rızası için güzel bir niyetle başlamalıdır.
İmam Gazâlî (rah.) Allah yoluna adım atan ve ilâhi rızaya ulaşmak isteyen kimse için ilk işin şu olduğunu söyler:
“Bu hususta önce niyeti öğrenmek, sonra onu amel ile sağlam bir hâle getirmektir.”
(Kaynak: Gazâlî, İhyâ, IV, 526.)
Niyet kalbin kesin kararıdır. Kalp bilgi, sevgi ve iradeyle bir şeye meyledip onu yapmak veya yapmamak için kesin karar verirse niyet oluşur. Bir anda kalbe gelip giden şeyler niyet değildir. Bu tür düşüncelerin bir önemi ve sorumluluğu yoktur.
Konumuz itibariyle biz, bir mürşide intisap edip tasavvuf yoluna giren bir kimsenin niyeti ve hedefi üzerinde duracağız. Burada vereceğimiz ölçüler, aynı zamanda her Müslümanın bütün işlerinde geçerli ve gereklidir.
Allah’ın rızası kazanılacak bir yola sırf dünya malı toplamak, insanlar arasında rağbet kazanmak veya nefsanî arzularına ulaşmak gibi basit hedefler için giren bir kimse, sonunda Allah’a değil azaba ulaşır.
Bu halden ve sonuçtan Yüce Allah’a sığınırız.