İçeriğe geç

Nesîbe bint Ka’b Kimdir? (Radıyallahu Anhu)

    Meşhur hanım sahabilerden biri olan Hz. Nesîbe radıyallahu anhânın tam adı Ümmü Umâre Nesîbe bint Ka’b’dır ve Medineli Hazrec kabilesine mensuptur. Kardeşi Abdurrahman “Bekkâîn” diye meşhur olan yedi sahabiden biridir. “Çok Ağlayanlar” anlamına gelen Bekkâîn, Tebük Gazvesi’ne katılmak isteyip binek bulamadığı için Hz. Peygamber sallallahu aleyhi veselleme gelip ağlayarak binek isteyen, sonra ilâhî övgüye mazhar olan yedi kişidir. (Tevbe 92)

    Hz. Nesîbe bint Ka’b radıyallahu anhâ Medine’de Müslüman olan ilk hanım sahabîlerdendir. Savaşlarda en önde yer almasıyla tanınır. Rıdvan Biatı’na katılan dört kadından biridir. Oğlu Abdullah, yalancı peygamber Müseylimetü’l-Kezzâb’ı öldüren iki kişiden biridir. (Diğeri Hz. Vahşi radıyallahu anhudur.)

    Hz. Ali radıyallahu anhunun halifeliği döneminde vefat etmiştir. Bakî mezarlığına defnedilmiştir. Allah ondan razı olsun. Hayatından bazı kesitler sunuyoruz.

    Uhud’un Kahraman Kadını

    Nesîbe radıyallahu anhâ, Uhud savaşında pek çok kahramanlık göstermiştir. Canı pahasına Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemi savunmuş, İslâm ordusu dağılırken O’nun yanından ayrılmamıştır. Uhud savaşında yaşadıklarını kendisi şöyle anlatır:

    “Uhud’a gitmiştim. Müslümanlar ne durumda, görmek istedim. Yanıma su almıştım, askerlere verecektim. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin yanına kadar gittim. O sırada Müslümanlar üstündü. Biraz sonra Kureyşli okçular etrafımızı sardı. Allah Resûlü’nün çevresinde çok şiddetli çarpışmalar başladı. Onu korumak için ben de savaşmaya başladım. Elime ne geçerse onunla savaşıyordum. Bazen kılıçla, bazense okla müşrikleri Allah Resûlü’nden uzak tutmaya çalışıyordum.

    Bu esnada yaralandım. O an ben, kocam ve çocuklarım Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellemin önünde canlı kalkan olduk. Eşim ve ben gelen oklara vücudumuzu siper ediyorduk. Oğullarım saldırıları savuşturuyordu. Kalkansız savaştığımı gören Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem sahabilerden birine seslendi:

    • – Ey kalkan sahibi, kalkanı şu çarpışana bırak!
    • Kalkanı alıp savaşmaya devam ettim. Daha sonra bir atlı üzerime gelmeye başladı. Saldırısını kalkanla savuşturdum ve atın ayaklarına kılıç çaldım. At yere düşünce Allah Resûlü oğluma seslendi:
    • Ey Ümmü Umâre’nin oğlu! Anneni koru, yardımına koş!

    Abdullah hemen koşup müşriki öldürmeme yardım etti.”

    Müşriklerin saldırısı şiddetlenince Hz. Nesîbe’nin oğlu Abdullah sol kolundan yaralandı. Kanlar içinde kalan koluyla savaşmaya çalışınca Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ona; “Yaranı sar” buyurdu.

    Hz. Nesîbe’nin bir gözü onlarda olduğu için durumu gördü ve hemen oğlunun yanına koştu. Yarasını sardı. Sonra;

    • – Kalk yavrucuğum, müşriklerle savaşmaya devam et, dedi.
    • Yaralı oğlunu tekrar savaşa gönderdiğini duyan Hz. Peygamber sallalahu aleyhi vesellem duygulanarak Hz. Nesîbe’yi şöyle övdü:
    • – Ey Ümmü Umâre! Senin dayanabildiğin şu şeye herkes dayanabilir mi?
    • Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Uhud savaşından sonra şöyle demiştir:
    • – Uhud günü ne zaman etrafıma baksam, Nesîbe’yi beni korumak için çarpışırken görüyordum.

    Latifeli Bir Sitem

    Bir gün Nesîbe radıyallahu anhâ, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi veselleme gelip şöyle dedi:

    • – Ey Allah’ın Resûlü, bakıyordum da Kur’an’da hep erkeklerden bahsediliyor. Kadınlardan hiç söz edilmiyor.
    • Başka bir rivayette şu şekilde söylediği nakledilir:
    • – Ey Allah’ın Resûlü, erkekler gazâya çıkıyor, savaşıyor ve şehid oluyor. Biz bunları yapamıyoruz. Ayrıca bize erkeklerin mirasının yarısı veriliyor. Keşke biz de erkek olsaydık!

    Bunun üzerine şu ayet-i kerime nazil oldu:

    Şüphesiz Müslüman erkeklerle Müslüman kadınlar, mümin erkeklerle mümin kadınlar, itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah’a derin saygı duyan erkekler, Allah’a derin saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya; işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”

    Böylece Allah Teâlâ, ibadet ve kulluk açısından erkek ve kadın arasında hiçbir fark olmadığını beyan etti ve Hz. Nesîbe memnun oldu.

    Sahte Peygambere Karşı

    Nesîbe radıyallahu anhânın yaşı altmışı geçmişti. “Yalancı” lakaplı Müseylime peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkınca Hz. Ebu Bekir radıyallahu anhu, Hz. Nesîbe’nin oğlu Habib’i elçi olarak gönderdi.

    Müseylime, Habib radıyallahu anhuya;

    • – Muhammed’in peygamberliğini tasdik ediyor musun, diye sordu. Habib radıyallahu anhu;
    • – Evet, dedi. Müseylime;
    • – Benim peygamberliğimi tasdik ediyor musun? diye sorunca Habib radıyallahu anhu;
    • – Kulağım tam duymuyor, diyerek onu alaya aldı. Bunun üzerine Müseylime Habib’i işkenceyle şehid etti.

    Hz. Ebu Bekir radıyallahu anhu, Müseylime’nin üzerine ordu göndermeye karar verince, Nesîbe radıyallahu anhâ da bu orduya katıldı. Yine ön saflarda savaşıyordu. Kolundan yaralandı. Yaralı koluyla savaşmaya devam ederken, oğlu Abdullah ve Hz. Vahşi radıyallahu anhumâ Müseylime’yi kıstırmıştı. Hz. Vahşi Müseylime’yi mızrakla öldürdü. Savaştan sonra Hz. Ebu Bekir, Nesîbe radıyallahu anhumâyı evinde ziyaret etti.