İçeriğe geç

Osmanlı Döneminde Karaborsacılık, İstifçilik, Vurgunculuk ve Bozgunculuk

    İslâm hukukunda bir ürünü kıymetlensin, satış değeri yükselsin diye saklamaya kısaca “ihtikâr” denir. Yapana da “muhtekir”. Günümüzde olduğu gibi Osmanlı döneminde de ihtikâr yani, karaborsacılık, istifçilik, vurgunculuk ve bozgunculuk, kısaca haksız kazanç sağlayanlar olmuştur. Devletin idamesi ve halkın yaşamı için tehlike arz eden bu kişiler, bu uygulamalarla halkın temel ihtiyacı olan ve fiyatlarını suni olarak artırdıkları mallar üzerinden gayri kanuni kazanç elde ederler. Savaş, kuraklık, kıtlık gibi sosyal ve siyasi zorunluluk neticesinde ortaya çıkan şartlar, bu kişilerin en çok aradıkları ve değerlendirdikleri fırsatlardır. Daha fazla kazanç elde edebilmek için her fırsatı değerlendiren bir karaktere sahiptirler.

    Bazen savaş çıkacağı söylentisi çıkarırlar. Telaşlanan üreticiler de savaş halinde hükümetin mallarına el koyacağı düşüncesi ve korkusuyla ellerindeki ürünleri çok ucuz fiyatlarla satardı. Muhtekirler de üreticilerden çok ucuza aldıkları malları saklardı. Siyasi, iktisadi ve doğal buhranların yaşandığı dönemlerde piyasalarda zaten oluşan ürün kıtlığını daha da tırmandırarak fiyatları olağanüstü şekilde artırırlardı. Böylece özellikle temel ihtiyaç mallarının fiyatlarında aşırı yükselmeler olurdu. Bu fiyat yükselmelerini fırsat bilen bu kişilerin etkisi son derece fazlaydı.

    İhtikâr Sorunu

    Osmanlı Arşivinden alınan “zahirenin azlığı nedeniyle bazı şahısların zahireyi gizleyerek fahiş fiyatla satma yoluna gittiklerinden bu durumun men edilmesine dair Hüdâvendigâr, Kütahya, Karahisar-ı Sahib (Afyonkarahisar), Eskişehir, Bursa, Bolu, Konya, Ankara, Bozok (Yozgat), Kocaeli sancak ve eyaletleri müşir ve kaymakamlarına hüküm” ile ilgili aşağıdaki Osmanlı Arşivi belgesi bu konuya güzel bir örnektir.

    Bu gibi olağanüstü dönemlerde ortaya çıkan bir problem de bu kişilerin sadece kendi çıkarlarını düşünüp zaruri ihtiyaç maddesi ürünleri bölge ya da ülke dışına çıkararak ihtikara ve fakir halkın sefalet içine düşmesine neden olmalarıydı. Bu şekilde oluşan mal kıtlığından ötürü tüketici yüksek fiyatlara razı olsa da piyasalarda istedikleri mallara ulaşamazdı.

    Karaborsacılara Zorunlu Kasaplık

    Arz talep dengesini bozarak üretici ve tüketiciyi mağdur eden ihtikâr, Osmanlı devletinin idari ve iktisadi sistemini bozduğundan idarenin de titizlikle üzerinde durup önlem aldığı bir meseleydi.

    Yine Osmanlı Arşivinden alınan bu belge idarenin bu konuya önem verip önlemler aldığını gösterir: İdare, halkın temel ihtiyaç maddelerini bol miktarda ve ucuza alabilmeleri için fiyatları denetleyerek mağduriyetlerin yaşanmamasına özen göstermiştir. Bu önlemler arasında, karaborsacılık, vurgunculuk gibi işler yaparak haksız kazanç elde edip zengin olan kişilerin mallarına el koyarak sürgüne göndermiş, hatta onlara başkentte yani İstanbul’da zorunlu kasaplık yapma cezaları gibi cezalar verilmiştir. Böylece çarşı ve pazar denetimleri yapılarak herhangi bir malın halka fahiş fiyata satılmasına engel olunduğu gibi başkentteki halkın da et ihtiyacının karşılanmasına çalışılmıştır.

    İstanbul’da kasaplık, zorunlu olarak halka maliyetine ve askerî kesime de zararına et satarak devamlı zarar eden bir meslekti. İstanbul’da kasaplık hizmetini gördürmek ancak cebrî yolla mümkündü. Cebri yolla İstanbul’da kasap yapılanlar, zengin ve kasaplığa muktedir ve özellikle de servetini ekonomik üretim alanlarından birinde kullanmayan yani, üretici değil rantiyer olanlardan ve şer’an uygun görülmeyen kazanç yollarından zengin olmuş kişiler arasından seçilirdi.

    Adli ve Mali Cezalar

    Karaborsacılara verilen cezalar arasında para cezası başta olmak üzere, hapis, teşhir, uyarı ve dayak cezaları ile karaborsacının mallarına el konup halka dağıtılarak iflas ettirildiği mali cezalar da vardı. Kısaca Osmanlı devleti, adli ve mali cezalar vererek karaborsacılıkla mücadele etmiştir.

    “Fahiş fiyatla koyun eti satan Kasap Ömer’in, Seddülbahir Kalesi’nde kalebentlik cezasına çarptırılması” konulu aşağıdaki Arşiv belgesi de karaborsacılara verilen cezalara güzel bir örnektir. Bununla birlikte bir bölgede yaşanan zahire kıtlığına karşı merkezi idare başka bölgelerden toplanan ürünleri kıtlık yaşanan bölgelere naklederek halkın sıkıntı çekmesini önlemeye çalışsa da bu tedbirlerin karaborsacılığın ve vurgunculuğun önlenmesinde etkili olmadığı görülmüştür.

    Karaborsacılık ve vurgunculukla mücadele etmekte görevlerini kötüye kullananlara ağır cezalar verileceğine dair taşradaki yöneticilere, merkezi hükümetten çok sayıda hükümler sadır olduğuna dair arşivlerimizde pek çok örnekler mevcuttur. Yine arşivden alınan “halkın malını ucuza alıp stokladıktan sonra fiyatını artırarak sattığı tespit edilen Apakyan Kevork ve emsalleri hakkında kanunun gereğinin yapılması” konulu aşağıdaki belge de karaborsacılığın engellenmesi için alınan önlemlere güzel bir örnektir.

    Tıpkı Osmanlı devlet yöneticilerinin yaptıkları gibi günümüz devlet yöneticilerinin de bu gibi kişilere meydan vermemek için gerekli önlemleri alıp onları en ağır cezalarla cezalandırarak kirli ellerini halkın ceplerinden çekmelerini sağlamaları temennisiyle…