Rabıtanın nasıl yapıldığı ve rabıta yaparken ne görülür sorusunun cevabı ayrıntılarıyla bu makalede yer almaktadır. Sufi mürit önce güzel bir abdest alır. Ardından Akşam namazı için camiye gider ve cemaat ile namazını kılar. Farzdan sonra sünnetleri kılar, evvabin namazını kılar ve tesbihatını yapar. Bunları yaparken de iyi yapmaya çalışır. Sonra Şafilerin son teşehhüdde oturduğu şekli tam tersi olan adab oturuşu şeklinde oturur, gözlerini kapar ve 33 defa estağfirullah çeker.
Estağfirullah çekerken bu zamana kadar yaptığı günahları düşünür ve pişmanlık içinde tövbe eder. Yapılan ibadetten azami miktarda fayda almak için temiz başlamak ister ve 33 estağfirullah’ı güzel ve kalpten çeker.
Rabıta yaparken ne görülür? Kişi mürşidinin yüksek bir tahta oturduğunu ve Allah’ın tecelli ettiği nurun mürşidinin vesilesi ile iki kaşının ortasından çıktığını ve direk kalbine girdiğini düşünür. Kalbine gelen nur, kalbi iyice yıkar ve tüm kötü olan şeyleri temizler diye düşünür. Bir miktar kalbinin iyice temizlendiğini düşündükten sonra artık nurun kalbinden taştığını ve tüm vücuduna yayıldığını düşünür. Bu nurların tüm bedenini kapladığını ve kendisinin ana doğma pak bir şekilde temizliğe girdiği düşünür.
İçindekiler:
Rabıta Ne Kadar Yapılır?
Kalbin nurlanması ve nurun tüm vücuda yayılması şeklinde iki aşama vardır. By şekilde rabıtasını en 10-15 dk yapar. Bu hususta önemli olan şey bir şey hissetmek, ilahi muhabbet ve feyiz almak değil, ilk hedef mürşidinin talimatını yerine getirmektir.
Bu sebeple hiç bir işe yaramadığını düşünmek, kendini rabıtaya layık görmemek, rabıtadan haz almamak ve her hangi bir şey hissetmemek gibi zamazingolara takılmayıp, benim mürşidim emretti bende emri yerine getiriyorum diyerek; gafletle dahi olsa 10-15 dk anlatıldığı gibi rabıtayı yapmalı ve elinden geldiğince önem göstermelidir.
Çünkü müridin işi emre uymak ve verilen ilaca teslim olmaktır. Tıp ilmi hakkında hiç bir bilgisi olmayan bir hastanın kendisini doktora teslim ettiği gibi teslim olmalıdır.
Rabıtada Devamlılık Esastır
Zamanla sofi fark etmese bile faydasını görecektir. Fakat önemli olan fayda görecem diye kendini kasmak değil, ben mürşidimin talimatını yerine getiriyorum deyip rahat olmaktır.
Mürit, mürşidini Allah ile kendisi arasında güvenilir bir rehber görmelidir. Onun Allah rızasına giden yolda en güzel bir vasıta ve vesile olduğunu unutmamalıdır. Mürşidin uzaktan feyiz vermesi, kalplere tasarrufta bulunması Allah’ın Teala kamil velilere verdiği özel bir yetkidir.
Allah’ın Teala velisini seven ve gönlünü onun gönlündeki nura bağlayan kimseye çok özel ikramlar bulunmaktadır. Buna uzaklık mani değildir. Bunun örnekleri çoktur.
Peygamberimizin Zamanındaki Rabıtalar
Veysel Karani Hz. Peygamber Efendimizi hiç görmediği halde muhabbet ve ruhaniyet yoluyla kendisinden özel terbiye ve feyiz almıştır. Efendimiz (s.a.v) onu ashabına anlatmış, ismini vermiş, sıfatlarından bahsetmiştir. Ayrıca Hz. Ömer ile Hz. Ali’ye onu ziyaret etmelerini emretmiş ve onlara şu tavsiyede bulunmuştur.
Onunla karşılaştığınız zaman sizin için istiğfar etmesini isteyin ki Allah sizi affetsin. Hadisi Şerif (Ebu Nuaym, Hilyetül Evliya, 2, 96-100; Hakim, Müstedrek, 3, 403-404)İşte bu hale temiz ruhların tanışması, kaynaşması ve yardımlaşması denir. Zaten rabıta birbirini seven ve özleyen ruhların buluşmasından ibarettir.
Kamil mürşidin uzaktaki müridinin hallerini Allah’ın Teala izni ile bilmesi ve görmesi mümkündür. Ancak bu görme ve bilme şekli sınırlıdır. Mürşidin Allah Teala gibi her şeyi gördüğünü ve bildiğini düşünmek haramdır, şirktir.
Mürşidin Rabıta Yaptırma Yetkisi Nereden Geliyor?
Mürşitte bulunan bütün yetkiler, feyiz ve nurlar Allah’ın Teala ikramıdır. Yüce Mevlamız ona neyi ne kadar verirse, mürşit ancak ona sahip olabilir. Şahı nakşibend (k.s) velilerin uzaktaki müridini nasıl gördüğünü şöyle belirtmiştir:
Veliler her gün gördüklerini Allah’ın Teala kendilerine ikram ettiği feraset nuru ile görürler. Öyle ki bu nur ile baktıklarında uzak ile yakının bir farkı olmaz.
Kamil mürşidin sahip olduğu yüksek ahlak, feyiz ve nurlar onun ruhaniyetinden ayrılmaz. Bu ruhaniyet zaman ve mekan ile bağımlı ve sınırlı değildir. Allah Teala dilediği kullarına bu ruhaniyet yoluyla pek çok faydalar ulaştırır.
İmam Rabbaninin belirttiği gibi, bu faydadan bazen mürşidin de haberi olmayabilir. Bir mürit devam ettiği rabıtasında şeyhinin suretini düşünürken müşahede veya kendisinden geçme gibi manevi hallere ulaşırsa, rabıtayı bırakıp gelen hale yönelmesi gerekir.
Bir keresinde Şahı Nakşibend (k.s) Hazretlerinin müritlerinden birisi, huzurunda rabıta yapıyordu. Bir ara müritte manevi hal zuhur etti. Fakat mürit hala rabıta ile meşgul olmaya çalışıyordu. Şahı Nakşibend (k.s) durumu fark etti, müride hitaben:
Bana rabıta yapmayı bırak, sana gelen hale yönel, diye uyardı. Mürit, bir vasıta olmadan Cenab-ı Haktan ilim ve feyiz alma gücüne ulaşamadıkça daima rabıtaya muhtaçtır. Arada bir vasıta olmadan feyz almaya güç yetirince vasıtanın terk edilmesi gerekir. Zira o halde vasıtayla uğraşılacak olursa netice manevi gerilemeye gider. Ancak rabıtanın bırakılacağı zamanı mürit değil mürşit belirler.
Rabıta Kaç Mürşide Yapılabilir?
Mürşidin sağlığında ondan başkasına rabıta edilmez. Bu iş ortaklık kabul etmez. Rabıtayı vasıta olmaktan çıkarıp gaye haline getirmek yanlıştır. Rabıtadan maksat mürşidi düşünmek değil, onda tecelli eden ilahi nur ve rahmeti seyredip Yüce Allah’ı Teala zikretmektir. Vesilelerin maksat kabul edilmeleri doğru değildir.
İnsan kalbi çok hassas ve hareketlidir, devamlı değişim içindedir. Mürşit her zaman aynı derecede uyanık ve sevgi içinde rabıta yapamayabilir. Bazen rabıta bozulur, zayıflar ve etkisini iyice azalır.
Günahlara dalmak, farzları terk etmek, velilere itiraz ve düşmanlık yapan kimselerle oturup kalmak ve onlara kulak vermek rabıtayı zayıflatır.
Rabıtayı zayıflatacak durumlardan sakınmalıdır. Özellikle edebi az, itirazı çok münkirlerden kaçmalıdır. Edepli, muhabbetli ve Allah dostlarıyla rabıtası kuvvetli salih insanlarla beraber olmalıdır. Her şeyden önemlisi, kalbi dininde ve sevdiği hallerde sabit tutmak için Yüce Allah’a Teala dua etmelidir.