Rahime Perestu Sultan, 19. asırda İstanbul’da yaşamıştır. Sultan Abdülmecid Han’ın hanımlarındandır. Çerkes asıllıdır. 1829’da Batum’da seçkin bir ailede doğmuştur. Asıl adı Rahime’dir.
Saraya küçük yaşta getirilen Rahime, Abdülmecid Han’ın halası Esma Sultan’a verilir. Daha önce hiç evlat sevgisi tatmamış olan Esma Sultan’ın bu sarışın, küçük, narin ancak pek hareketli kız çocuğuna kanı kaynar. Ona Farsça kırlangıç manasına gelen “Piristu” ismini verir. Bu kelimeyi söylemek biraz zor olduğundan, ismi dillerde Perestu’ya dönüşür. Esma Sultan bu küçük hanımı hizmetlisi gibi değil, can yoldaşı ve evladı gibi görür. Onun iyi eğitim almasını sağlar. Ahlak ve terbiyesiyle yakından ilgilenir. Evlenecek yaşa gelince de yakınlarından biriyle evlendirmeyi arzu eder. Zamanın padişahı Sultan Abdülmecid Han bir gün halasını ziyarete gelir. Halası Rahime Perestu Hanımdan bahseder ve onun evlatlığı olduğunu, mürüvvetini görmek istediğini söyler. Bunun üzerine sultan, Rahime Perestu Hanımla evlenir. Böylece Rahime Perestu Hanım, padişah hanımı olarak sarayda önemli mevki ve imkanlar elde eder.
Takdiriilahi, elinde yetiştiği Esma Sultan gibi Rahime Sultan’ın da bir çocuğu olmaz. Saray teamülleri gereği çocuğu olan padişah hanımları daha yetkin konuma geçerler; çocuğu olmayanlarsa kısmen daha geride bırakılırlar. Rahime Perestu Hanım elinde olmadığını bildiği halde içinde bulunduğu duruma çok üzülür. “Sabırdan başka çare yok” diyerek çokça dualar eder.
Öksüzlerin Annesi Oldu
Padişah Abdülmecid Han’ın hanımlarından biri vefat etmiş, 2 yaşında kız çocuğu Cemile Sultan da öksüz kalmıştır. Padişah, anne şefkatine ve bakıma muhtaç olan evladının çok merhametli ve güzel ahlaklı olan Rahime Hanıma verilmesine karar verir. Hiçbir şeyden haberi olmayan Rahime Hanıma, padişah “İşte sana bir kız evlat!” diyerek bebeği teslim eder. Bu durum Rahime Hanım için büyük sürpriz olur. Evlat hasretiyle yanan bu mübarek kadın yoğun duygular eşliğinde bu küçük hanım sultanı kucağına alır. Onun tüm bakım ve terbiyesini üstlenir.
Bir müddet sonra Sultan Abdülmecid Han’ın diğer hanımı Tirimüjgan Kadınefendi de genç yaşta vefat eder. Padişah öksüz kalan oğlu şehzade Abdülhamid’in himayesini de Rahime Piristu Hanıma vermeye karar verir. Çünkü o nur yüzlü hanım dindar ve faziletlidir. Şehzade Abdülhamid Han, Rahime Sultan ve padişah bir araya gelirler. Padişah, oğluna “Bundan sonra annen Rahime Piristu Hanımdır” der. Evlat hasretiyle nice geceler gözyaşı döken Rahime Sultan, böylece biri kız hanım sultan, biri de şehzade olan iki evladın anne hitabına nail olur. Cenab-ı Hakk’ın eşsiz ve sonsuz rahmeti işte böyle tecelli eder.
Sultan Abdülhamid Han’ın Analığı
33 yıl Osmanlı padişahlığı yapacak siyaset dahisi, irfan ehli Sultan Abdülhamid Han bundan sonra Rahime Piristu Hanımın terbiyesinde yetişir. Hanım sultan, ona bir anne şefkatiyle muamele eder. Ulu Hakan Sultan Abdülhamid Han, Rahime Piristu Hanımı hep hayırla yad etmiş ve o yılları şöyle anlatmıştır: “Annem sağ olsaydı o da ancak o kadar bakabilirdi. O, himayesine verilen iki öksüz çocuğa da aynı cümleleri en kalbi duygularla kurdurabilecek üstün bir şefkat ve hilm ahlakına sahipti.”
Sultan Abdulhamid Han padişah tahtına oturunca üzerinde emeği olan bu hanımı unutmamış ve öz annesi olmamasına rağmen onu sarayda valide sultan payesine getirmiştir. Bu durumu kendisine şu sözlerle anlatmıştır: “Siz annesizliğimi bana bir gün hissettirmediniz. Nazarımda öz annemden farkınız yoktur ve mevkiiniz ‘valide sultan’ mevkiidir. Sarayda da valide sultanlığın bütün hak ve salahiyetlerine sahip olacaksınız.”
Rahime Perestu Hanımın Valide Sultanlığı
Valide sultanlar haremin resmi otoritesi de olduğu için çoğu zaman yaşlarından, vakar ve tasarruflarından dolayı saray ahalisi kendilerinden çekinirdi. Ancak Perestu Valide Sultan saray halkı tarafından son derece sevilirdi. Nakledildiğine göre yavaş ve az konuşurdu. Çevresine emirler yağdırmaz ancak söylediği işlere hemen koşulurdu. İnsanlara nasihat eder, dünya ve ahiret işlerini en güzel şekilde yapmalarını salık verirdi. Saraydaki nüfuzunu ve padişah üzerindeki hatırını siyasete ve terfilere kullanmazdı. Gösterişten uzak dururdu. İbadetlerde çok dakikti. Valide sultanlıktan olan zenginliğini hayır ve hasenat yolunda kullanırdı. Bala Tekkesi’ne çeşme yaptırdı. Sapanca’da Rahime Sultan Camii’ni inşa ettirdi. Cami bugün hala ayaktadır ve ibadete açıktır.
Maçka’da kocasının hediyesi olan bir evi vardı. Arada oraya gitmek isterdi. Abdülhamid Han valide sultanı sarayda ister, gitmesine çoğu zaman izin vermezdi. Bu durum onun halim ve sessiz olmasına rağmen haremdeki saygınlığıyla işlerin disiplin içerisinde yürümesine vesile olduğunu gösteriyordu. Hayatının son günlerini devlet ve harem işlerinden uzak, Maçka’daki evinde zikir ve tazarru halinde geçirdi. 1904 yılında burada vefat etti. Vefatına Sultan Abdülhamid Han derinden üzüldü. Şazeli Tekkesi’nde ve Hamidiye Camii’nde ruhuna Kur’an-ı Kerim ve mevlidler okundu. Naaşı Eyüp Sultan’daki Mihrişah Valide Sultan türbesine defnedildi. Allah Teala makamını ali kılsın. Ruhu için el-Fatiha…