Osmanlı Devleti 19. yüzyılda Batı dünyası karşısında teknoloji ve askerî sahalarda geri kalmanın ve yaşanan büyük mağlubiyetlerin giderilmesi için Avrupa’ya öğrenci göndermeyi bir çözüm olarak görmüştü. Bu öğrenciler Batı dünyasında gelişen teknolojiyi ve bilimi kendi ülkelerine getirecekler ve batmakta olduğu söylenen Osmanlı Devleti’ni yeniden ayağa kaldıracaklar ve böylece devlet eski ihtişamlı günlerine geri dönecekti. Ancak devlet aklının teorik olarak ortaya koyduğu bu düşünce pratik uygulamada devleti eski ihtişamına döndürmek yerine çöküşünü hızlandırdı. Çünkü Batı medeniyetine giden genç kuşağın büyük bir çoğunluğu o medeniyetin hayranı olarak geri dönmüşlerdi.
İçindekiler:
Birkaç istisna isim
Bu travmatik durum cumhuriyet döneminden bugüne kadar da devam etti. Batı medeniyetiyle karşılaşan genç zihinler, bu medeniyete hemen yeniliyor ve kendi halkına büyük bir hızla yabancılaşıyordu. Merhum Cemil Meriç ve Sezai Karakoç’un anılarında değindiği bu olumsuz durumdan kendisini kurtaran isimlerden bir tanesi Şaban Teoman Duralı’dır.
74 yıllık ömründe hep doğup büyüdüğü topraklara hizmet etmeyi amaç edinmiş olan Teoman Hoca, kendi kuşağı içinde de sıra dışı bir isimdi. İçinde yetiştiği kültüre yabancılaşmamış olması, bir kâşif gibi gezip gördüğü Batı dünyasına karşı kendi kültürünü ve inancını hep muhafaza etmesi onu cumhuriyet aydını olarak tarif edilen kendi kuşağından farklı kılan bir özellikti.
Kuşağının üzerinde bir düşünür
Böyle bir atmosferde yaşayan ve eğitim alan Teoman Duralı, o kuşağın düştüğü bunalımlara, kimlik ve kişilik krizlerine düşmedi. Bu arada bir seyyah gibi seyahatlere çıktı, dünyanın neredeyse her tarafını gezdi, 10’dan fazla yabancı dil öğrendi. Ancak kaç dil bildiği sorulduğunda tevazu ile Türkçe bildiğini ama o dili de çok iyi bildiğini söylerdi. Aslında Teoman Hoca’nın burada verdiği mesaj insanın ana dilini çok iyi bilmesi ve ona sahip çıkması olarak yorumlanabilir. Zira hoca farklı zamanlarda verdiği röportajlarda cumhuriyetin ilk yıllarında uygulanan dil politikası üzerine derin ve eleştirel açıklamalarda bulunuyordu.
Batı medeniyeti, Batı teknolojisi, Batı aklı diyerek konuşan, teşhis ve tedavilerini hep bu merkezden alarak Anadolu topraklarında âdeta bir müsteşrik gibi çalışan yarı aydınlara karşı Teoman Duralı, içeriden ve bizden birisi olarak konuştu hayatı boyunca. Anadolu ve İslâm medeniyeti vurgusu hayatından eserlerine kadar derin izler bırakarak işlendi.
Medeniyetimizin güzelliğini, büyüklüğünü romantik söylemlere girmeden tüm gerçekliğiyle anlatıyordu. Batı dünyasının insanı merkeze alan düşünce ve toplum yapısı iddiasının ne kadar yalan ve yanlış olduğunu da eserleriyle ortaya koyuyordu. Büyük bir aldatmacayla kafaları ve zihinleri iğdiş edilmeye çalışılan genç kuşaklara yol gösteriyordu.
Dil ve kültür soykırımı
Teoman Duralı’ya göre dil çok önemlidir ve kelimeler yerli yerinde kullanılmalıdır. Çünkü kültürün ve düşüncenin kemalâtı konuştuğunuz dile bağlıdır. İlim üretecekseniz özgün düşünceler bulmak zorundasınız ve özgün düşünceler bulmanın en önemli şartı dilin özgünlüğüdür. Bu yüzden bugünkü felsefe ve düşünce dünyasındaki kısırlığın nedeni dilin soykırıma uğraması, yozlaştırılmasıdır. Kısacası Teoman Hoca’nın tespitiyle dildeki yozlaşma kültürün ve düşüncenin de yozlaşmasına neden oldu. Teoman Duralı, dilimize, ihtiyaç olmadığı hâlde suni bir şekilde dâhil edilen yabancı kelimelerin sorgusuz sualsiz kullanılmasının düşünce tembelliğine neden olduğunu söylerdi.
Türk Aydınlanması olarak verilen cumhuriyet düşüncesine karşı çıkan Teoman Duralı, bu dönemin felsefeye de katkı sağlamadığını söyler. Dil devriminin kültür ve düşünce hayatımızda büyük bir yara açtığını, toplumu cahilleştirdiğini belirtir. Dil üzerinde yapılanları bir soykırım olarak gören Duralı, ırka dayalı soykırımdan daha tehlikeli olanın bu tarz kültürel soykırım olduğunu da ifade eder.
Kuantum fizikçisi
Teoman Duralı aslında çok yönlü bir bilim adamıdır. Felsefe tarihi ve bilim felsefesi üzerine çalışmalar yaparken biyoloji felsefesinde de karşınıza çıkar. Felsefe konularının dışına çıktığınızda dil, tarih, medeniyet, siyaset, iktisat alanlarında da ehliyeti vardır. Bunların yanında matematik ve kuantum fiziği de hocanın ilgi alanlarına girer. Tüm bunların yanında Teoman Hoca çok dillidir. Yunanca, Latince, İngilizce, Almanca, Felemenkçe, İtalyanca, Rusça, Fransızca, İspanyolca, Farsça ve Malayca bilir.
Dil konusunda bu kadar yetenekli olan Teoman Duralı’nın doğal olarak üzerinde en çok durduğu konulardan birisi dil devrimidir. Dil devrimini eleştiren Duralı’nın bu konudaki tespitleri şöyledir: “Türkiye’nin yeniden bağımsızlığına kavuşması alfabenin değişmesine mi bağlıydı? Beşerde gen neyse insanda yazı odur. Medeniyet yazı üzerine kuruludur. Ve yapacağınız en büyük katliam budur. Biyolojik soykırım da mümkündür. Orada her zaman için kılıç artıkları olur. Kültür soykırımı kesinkes bitirir, tertemiz eder.”
7 Şubat 1947’de Zonguldak’ta doğan Şaban Teoman Duralı 6 Aralık 2021’de İstanbul’da vefat etmiştir. Teoman Hoca, Batı’da eğitim alan ve Batı’yı çeşitli yönleriyle çok iyi tanıyan yüksek tahsilli kişilerin de millî ve manevî hassasiyetleri koruyabileceğini bize gösteren bir şahsiyettir. Allah Teâlâ taksiratını affeylesin. Makamı cennet olsun.