İçeriğe geç

Şems-i Tebrizî Türbesini Ziyaret

    Evliya denilince çoğumuzun aklına tok sesli, güleç ve dolgun yüzlü, heybetli, yaşlı, ak sakallı, çok sabırlı zatlar gelir. Bir dönem güzel ülkemizde evliya filmleri de yapılmıştı. Bu yapımlarda veli rolündeki oyuncular tam da bahsettiğim bu kisveyi canlandırmışlardı. Demek ki evliya denince yapımcı ve oyuncular da aynı şeyi düşünmüşler.

    Ancak zihnimizdeki bu evliya tanımı bazen bizi yanıltabilir. Allah Teâlâ’nın peygamberleri birbirlerinden farklı özelliklerde olduğu gibi peygamber vârisi veliler de çeşitli hâl ve tavırlara sahip olabilir. Yine dört halife ve cennetle müjdelenen diğer sahabiler birbirinden farklı meşreplerde oldukları gibi onların yolundan yürüyen salihler de birbirinden farklı tavır ve davranışlarda bulunabilirler.

    Allah’ın velileri çoktur

    Bir gün Mısır’da okumuş Suriyeli bir hocayla Allah Teâlâ’nın veli kullarından konuşuyorduk. Ben gözlemlerime ve dünya haberlerine bakarak evliyaların neredeyse kalmadığını, sayılarının çok az olduğunu söylemiştim. O da bana “Öyle deme Allah’ın veli kulları çoktur” demişti. Aslında ikimiz de haklıydık. İrşadıyla insanlığın üzerine bir güneş gibi doğmuş ve müslümanlara rehberlik eden seçkin veliler her asırda belli sayıda olmuş. Bunun yanında yüksek makam sahibi, muhlis kullar da ümmetin arasından hiç eksilmemiş.

    Bu cümleler Şems-i Tebrizî hazretlerini yazmak istediğimde zihnime hücum etti. Çünkü o da emsallerinden farklı bir veli imiş. Alimlerin ağırlandığı medrese ya da divanlarda kalmazmış. Yıllar süren ilmî faaliyetlerine rağmen kıyafet olarak âlimlerden çok Türkmen dervişlere benzermiş. Bu yüzden de insanlar kıymetini anlayamamış. Hatta önemli bir kitapta okuduğuma göre bu büyük veliye hürmet etmek bir yana haset edip canına bile kıymışlar.

    Şems-i Tebrizî hazretleri

    Hz. Şems, Hz. Mevlâna’yı bilen herkesin ismini duyduğu bir velidir. 1100’lü yılların sonunda Tebriz’de doğmuştur. Hz. Mevlâna’nın yakın dostudur. Öyle bir dostluk ki asırlar sonrasının sohbetlerinde bile ayrı zikredilmemeleri gerçekten hikmetli bir iştir. Şems-i Tebrizî hazretleri Tebriz’de dergâhta iken çok konuşmazmış. Ancak şeyhi onun kabiliyetini bilir, nazar ve terbiye edermiş. Bir gün Şems-i Tebrizî’ye dua etmiş: “Hak Teâlâ sana öyle bir dost ihsan etsin ki o senin yerine söylesin. Kalbindeki hikmet ırmakları onun dilinden aksın.” Belki de bu duanın bereketiyle Hz. Şems seyahate çıkmış. Konya’ya gelmiş ve Hz. Mevlâna ile tanışmış.

    Pek çok İslâm beldesini gezen Hz. Şems buradaki ilim ve irfan meclislerine katılmış. 1244 yılında Konya’ya gelip ilk olarak Hz. Mevlâna’ya bir soru sormuş. Sorduğu soruyla Hz. Mevlâna, aldığı cevapla Hz. Şems cezbeye kapılmış. Onun büyük bir zat olduğunu anlayan Hz. Mevlâna Konya’da kalmasını istemiş. Hz. Şems farklı biri demiştik. Herkesi şaşırtan bir talepte bulunmuş. Hz. Mevlâna Celâleddin’den medresedeki dersi, camideki vaazı, hatta kütüphanedeki kitapları bırakmasını istemiş. Hz. Mevlâna onun büyük bir zat olduğunu anladığından kabul etmiş.

    Ancak onu çok seven Konya ahalisi bu durumu kabul edememişler. Hz. Şems’e çok öfkelenmişler. Bir zaman sonra Hz. Mevlâna’ya da söz söyler olmuşlar. İnsanların manen zarar ettiğini gören Hz. Şems sırlı işlerine bir yenisini eklemiş. Bir gün ansızın çekip gitmiş. Onun bu gidişine çok üzülen Hz. Mevlâna evladını ardından göndermiş ve tekrar geri gelmesini sağlamış. Ancak benzer sıkıntılar yeniden çıkmış ve Hz. Şems 1247 yılında tekrar ortadan kaybolmuş ve bir daha bulunamamış.

    Şems-i Tebrizî zaviyesi

    Bir rivayete göre Hz. Mevlâna’yı Şems-i Tebrizî’den kurtarmak isteyen işgüzarlar pusu kurup Hz. Şems’i katletmiştir. Şems-i Tebrizî’nin naaşı bugün cami olarak kullanılan zaviyenin türbe kısmında kabul edilir. Bir nevi makamdır burası. Çünkü genel âdet üzere bir cenaze merasimi yapılamamıştır. Buraya bir zaviye inşa edilmiş ve Hz. Şems’e Kur’an okunmuştur. Zaviyede yolcular ağırlanmış ve fakirler doyurulmuştur. Dünyanın her yerinden gelen Mevleviler Hz. Mevlâna’yı ziyaret etmeden önce Hz. Şems’i ziyaret etmeyi adap hâline getirmiştir.

    Türbe Hz. Mevlâna’nın dergâhına yürüme mesafesinde, Alaeddin Tepesi’nin doğusundadır. Farklı ülkelerde Şems-i Tebrizî türbeleri vardır. Dediğimiz gibi Şems-i Tebrizî sırlı bir zattır. Allah Teâlâ sırlarını ali eylesin. Ruhu için el-Fatiha.