İçeriğe geç

Sevilmek İstiyorsan

    12. yüzyılın meşhur sûfî âlimi İmam Gazâlî rahimehullah Kimyâ-yı Saâdet adlı meşhur eserinde şöyle der:

    Zâhidlerin en büyük övüncü, Kur’an-ı Kerim’de zühdün ilim sahiplerine izafe edilmesidir. Kârun gayet süslü bir şekilde ata binip dışarı çıktığında, onu gören herkes “keşke ben de de böyle olsaydım” demişti. Ayet-i kerimede bu temenni şöyle kınanır:

    “Kârun ihtişamla kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler, ‘keşke Kârun’a verilen gibi bizim de olsaydı. Şüphesiz o büyük servet sahibidir’ dediler. Kendilerine ilim verilenler ise şöyle dediler: ‘Yazıklar olsun size! İman edip sâlih amel yapanlar için Allah’ın vereceği mükâfat daha hayırlıdır. Ona da ancak sabredenler kavuşur.’” (Kasas 79-80)

    Bunun için, “Dünyada kırk gün zâhid olanın kalbine hikmet çeşmeleri açılır.” denilmiştir.

    Bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Allah’ın seni sevmesini istiyorsan dünyadan gönlünü çek!” (İbn Mâce, Zühd, 1; Hâkim, el-Müstedrek, 4/ 313)

    Hârise radıyallahu anhu, “Ben gerçekten müminim” dediği zaman, Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem, “İmanının alameti nedir?” diye sordu. Hârise imanının alametlerini saymaya zühd halinden başlayarak; “Dünyadan gönlümü çektim. Öyle ki dünyanın taşı ile altını benim gözümde birdir. Sanki cennet ve cehenneme girenlerin hallerini görüyorum ve Rabbim’in arşına bakıyorum.” dedi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem; “İyi bildin, buna devam et. Bu, Allah Teâlâ’nın kalbini iman ile nurlandırdığı bir kuldur” buyurdu. (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Kebîr, nr. 3366; Abdürrezzâk, el-Musannef, 11/129)

    Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme “Allah kimi hidayete erdirmek isterse onun kalbini İslâm’a açar” (En‘âm 125) ayet-i kerimesindeki “kalbini İslâm’a açmanın” manası soruldu. O da şöyle buyurdu: “Nur kalbe girdiği zaman kalp İslâm’a açılır ve genişler.” Sahabiler; “Ya Resûlallah, bunun bir alameti var mıdır?” diye sorduklarında ise buyurdu ki: “Evet, vardır. Onun alameti, aldanma yurdu olan dünyadan nefret etmek, ebedî yurda yönelmek ve ölüm gelmeden önce ona hazırlanmaktır.” (Hâkim, el-Müstedrek, 4/311)

    Bir defasında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ashabına;

    – Allah’tan hakkıyla hayâ edin, buyurdu. Sahabiler;

    – Biz Allah’tan hayâ ediyoruz, dediler. Bunun üzerine Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem onlara;

    Hayâ etmek böyle olmaz. Siz oturmayacağınız evler inşa ediyor, yemeyeceğiniz şeyleri topluyorsunuz, buyurdu. (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Kebîr, 25/172)

    Câbir b. Abdullah radıyallahu anhu demiştir ki:

    “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bize bir hutbe verdi. Hutbesinde; ‘Kim içine başka bir şey karıştırmadan lâ ilâhe illallah ile Allah’ın huzuruna gelirse, ona cennet vacip olur’ buyurdu. Hz. Ali radıyallahu anh ayağa kalkarak;

    – Anam babam sana feda olsun, imana başka bir şey karıştırmamak nasıl olur? Bunu bize açıkla, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesselam şöyle buyurdu:

    Dünya sevgisi, dünya peşinde koşmak ve ona tâbi olmaktır. Bazı insanlar peygamberlerin söylediklerini söylerler ama zalimlerin işlerini yaparlar. Kim bunlarla safiyetini bozmadan lâ ilâhe illallah inancı ile ahirete gelirse cennet ona vâcip olur.’” (İbn Adî, el-Kâmil, 6/290)