İçeriğe geç

Şeytanın Kandırma Yolları

    “Ey İnsanlar! Allah’ın vaadi haktır. 
Sakın dünya hayatı sizleri aldatmasın. 
Sakın çok aldatıcı (şeytan), Allah hakkında sizi aldatmasın. 
Şüphesiz şeytan sizin düşmanınızdır. Siz de onu düşman olarak bilin ve öyle tanıyın. 
O, kendi peşine düşen, kendi safında yer alanları cehennem ehlinden olmaya çağırır. 
İnkâr edenler için çetin bir azap vardır. 
İman edip sâlih ameller işleyenler için ise bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.”
(Fâtır 5-7)

    Yüce Mevlâ Kur’an-ı Kerim’de hidayet ve dalâlet yollarını açıklamıştır. Peygamberler hidayete davet ederken, şeytan aleyhillâne ise hidayet yollarının üzerine kurulmuş, insanoğlunun ayağına çelme takmanın fırsatını kollamaktadır. İlâhî huzurdan kovulan şeytanın ettiği yemin mealen şöyle hatırlatılmaktadır:

    “Öyleyse beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onlar için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen onların çoğunu şükredenlerden bulamayacaksın.” (A‘raf 16-17)

    İnsanın dünya imtihanın bir gereği olarak şeytana kıyamet gününe kadar mühlet veren Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de şeytanın adımlarına tâbi olunmamasını ve onun apaçık bir düşman olduğunu haber vermektedir:

    “…şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o apaçık sizin düşmanınızdır.” (Bakara 168, 208; En‘am 142)

    Şeytanın itirafı

    Bu ilâhî uyarıyı duymazlıktan gelip şeytanın boş vaatlerine aldananların nasıl bir akıbetle karşılaşacağı da ayet-i kerimelerde haber verilmektedir. Hesap görülüp cennetlikler cennete, şeytana tâbi olanlar da cehenneme girince, rivayete göre şeytan için cehennemde ateşten bir taht kurulur ve şeytan cehennemliklere seslenir. Bu sahne ayet-i kerimede mealen şöyle yer alır:

    “(Hesapları görülüp) hüküm verilince şeytan diyecek ki: “Şüphesiz Allah size gerçek olanı bildirdi. Ben de vaatte bulundum ama sizi aldatıp yalan söyledim. Zaten benim size karşı zorlayıcı bir gücüm de yoktu. Ben sadece (inkâra) çağırdım, siz de hemen koştunuz. Öyle ise beni kınamayın, kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni! Doğrusu ben daha önce sizin beni (Allah’a) ortak koşmanızı reddetmiştim.” (İbrahim 22)

    Bir başka ayet-i kerimede, şeytanın dünyadayken kandırdıklarını ceza günü gelip çatınca yalnız bırakması haber verilmektedir:

    “…çünkü şeytan insana ‘inkâr et’ der, insan inkâr edince de; ‘ben senden uzağım, çünkü Âlemlerin Rabbi Allah’tan korkarım’ der.” (Haşr 16)

    “Şeytan onlara (birçok) vaatte bulunur ve onları kuruntulara sürükler. Oysa şeytanın onlara vaatte bulunması aldatmacadan başka bir şey değildir.” (Nisa 120)

    Görüldüğü üzere ayet-i kerimede hem şeytanın insanı inkâra teşvik etmesinden hem de mahşer günü yalnız bırakmasından bahsedilmekte. Diğer bir ayette ise şeytanın bu aldatıcı tavrına, hesap günü azaba muhatap olanların diliyle şöyle dikkat çekilmektedir:

    Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim! Yemin olsun, Kur’an bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı! Zaten şeytan da insanı yapayalnız ve yardımsız bırakır.” (Furkan 28-29)

    Böylelikle Yüce Mevlâ Kur’an-ı Kerim’de şeytanın apaçık bir düşman olduğunu, insanoğlunun ayağını kaydırmak için pusuda beklediğini, nihayetinde cehennemde alay edercesine konuşacağını önceden haber vermektedir. Bu ayetler bir yönüyle Allah Teâlâ’nın kullarına karşı ne kadar merhametli olduğunu bildirirken, aynı zamanda Kur’an-ı Kerim’in insanlar için hidayet, ikaz, zikir ve öğüt olduğunu hatırlatmaktadır.

    Günahların süslenmesi

    Bunca delillere rağmen insanoğlunun gözünü kör, kulağını sağır eden nedir? İnsanoğlu niçin kendisini yoktan var edene boyun eğmez de hüsrana sürükleyen çağrılara uyar? Elbette bunun sebebi için birçok sebep sıralanabilir ama önemli sebeplerden biri de şeytanın günahları süsleyip güzel göstermesidir.

    Günahları güzel göstermesi, şeytanın kandırma yollarından biridir. Adeta zehrin şerbet gibi sunulması durumu… Kur’an-ı Kerim’de, şeytanın aldatma yöntemi olan bu durum, yani “şeytanın günahları güzel göstermesi” ile ilgili altı ayet yer almaktadır. (En’am 43; Enfâl 48; Hicr 39; Nahl 63; Neml 24; Ankebut 38)

    Enfâl suresindeki ayet, Bedir savaşı için toplanan müşriklere, yaptıklarının şeytan tarafından güzel gösterilmesine şöyle işaret etmektedir:

    “Hani şeytan onlara yaptıklarını güzel göstererek, ‘Bugün insanlardan size gâlip gelecek kimse yoktur, şüphesiz ben de sizin yardımcınızım’ dedi. Fakat iki ordu birbirini görünce arkasını dönüp kaçarak, ‘Ben sizden uzağım, ben sizin göremediklerinizi görüyorum, ben Allah’tan korkuyorum; O’nun azabı şiddetlidir’ dedi.” (Enfâl 48)

    Tuzağa düşmeyenler

    Diğer ayetlerde de aynı şekilde şeytanın günahları güzel göstermesinden bahsedilmektedir. Aslında şeytanın günahları süslü göstermesi, onun en belirgin tuzaklarından biridir. İlâhî huzurdan kovulup kıyamet vaktine kadar mühlet isteyen şeytana istediğinin verildiği hadise anlatılırken onun günahları süslü gösterme tuzağına mealen şöyle dikkat çekilmektedir:

    “(İblis:) ‘Rabbim! Öyle ise (insanların) tekrar dirileceği güne kadar bana mühlet ver’ dedi.”

    “Allah, ‘Sen bilinen bir vakte kadar mühlet verilenlerdensin’ buyurdu.”

    “İblis, ‘Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim. İçlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım’ dedi.” (Hicr 36-40)

    Ayet-i kerimenin beyanıyla insanı şeytanın her türlü hile ve tuzaklarından muhafaza eden tavır ihlâstır. İhlâs, kişinin zâhirinde ve bâtınında Allah Teâlâ’ya odaklanarak yaşamasıdır. Sadece O’nun beğenisini, hoşnutluğunu gözetmektir. Ayet-i kerimenin beyanıyla, ihlâsa erdirilenlerin yolu, Allah Teâlâ’ya ulaştıran dosdoğru yoldur. (Hicr 41)

    İlâhî uyarılara gönlünü açıp şeytanın boş vaatlerinden ve aldatmalarından emin kılınan ihlâslı kullardan olabilmek duasıyla…

    Kaynak: SEMERKAND DERGİSİ