Soru sormak ilmin yarısıdır, bunu herkes bilir. Bilinmeyen ise insanın kendini tanıması için sorduğu sorulardır. Başkalarına değil, sadece kendine sorması gereken sorulardır bunlar.
İçindekiler:
Kim Ölür?
Herkes ölmez. Nefisler ölür, niyeti sadece dünya olanlar ölür, kendisini et yığını bir bedenden ibaret görenler ölür, geçen günleri gelecek günlerinden hayırlı olanlar ölür, erteleyenler ölür, bir tek fidan olsun ağaç dikmeyenler ölür, üzerinden geçilen köprüler yollar yapamayanlar ölür, sâlih evlat ile hanesi şenlenmeyenler ölür, varını hayır için vakfedemeyenler ölür, arkasından hayır dua edecek kimse bırakmayanlar ölür, fırsatını bulmuşken canını Allah yoluna feda edip şehit olamayanlar ölür, faydalı bir eser bırakmayanlar ölür ve bir gönüle giremeyenler ölür. Herkes ölmez. Şimdi bir de şöyle soralım: Peki o zaman, kim yaşar?
Neye Hırsımız Var?
Hırs denilen duygu genellikle olumsuzdur. Fakat insan iyi şeylere de hırs duyabilir. Mesela ibadet etmeye doymayan insanlar vardır. Bu da bir nevi hırstır. Hatta iyilik peşinde koşan bir kişiye Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem “Allah hırsını artırsın” diye dua etmiştir. (Buhârî, Ezân 114; Ebû Dâvûd, Salât 100). Şehitler mükâfatlarını görünce tekrar tekrar şehit olmak isterlermiş; denilebilir ki bu da bir çeşit hırs. Öte âlemde sonsuz azabın ve sonsuz mükâfatın hikmeti açıklanırken şöyle bir izah da yapılır: “İnsan bu dünyada nasıl yaşadı ve hangi hal üzere öldüyse, eğer ölümsüz olsaydı aynı şekilde yaşamaya devam edecekti. İyiyse iyi, kötüyse kötü. Âhiretteki karşılığın sonsuzluğu bu sebepledir.” Buradan olumlu veya olumsuz olsun, hırs denilen duygunun bitmeyeceğini ve akıbetimizin hırsımıza göre şekilleneceğini çıkarabiliriz. O halde şöyle soralım: Bizim hırsımız neyedir?
Göle Maya mı Çalıyoruz?
Göle maya çalma girişimi, belki Nasreddin Hoca’nın en bilinen fıkrasıdır. Yine de hatırlatalım: Hocamız bir gün elindeki bir kap yoğurdu kaşık kaşık Beyşehir Gölü’ne katmaktadır. Bunu gören bir adam ne yaptığını sorar, Hoca da “Göle maya çalıyorum” der. Cevaba şaşıran adam bilmiş bilmiş “Göl hiç maya tutar mı hocam?” deyince Hoca’nın son cevabı ilkinden daha ilginçtir: “Ya tutarsa?!”Biz hep bu cevaba takılırız. Oysa Nasreddin Hoca bizden adamın verdiği tepkiyi vermemizi ister. Çünkü gölün maya tutmayacağını adı gibi bilir. Belli ki bir ders, bir mesaj vermek istemektedir. O halde şöyle bir çıkarım yapabiliriz: Hocamızın maya çalmaya çalıştığı göl esasında dünyadır. Maya çalma girişimi ise âhireti göz ardı edip dünyaya olmayacak emeller beslenmesi. Hepimiz elimize bir kaşık almış, dünyayı mayalamaya, ondan alamayacağımız bir sonucu elde etmeye çalışıyoruz. Şimdi soru şu: Mezarlıkların yaşayanlardan daha kalabalık olduğunu, yakında bizim de aralarına katılacağımızı bilirken bütün ümidi dünyaya bağlamak göle maya çalmaktan daha mı mantıklı?
Azlar Çok Olur mu?
Çocukken ekinler biçilip tohumluk buğdayı depolarken iş çabuk bitsin diye bazen yükümüzü ağır yüklenirdik. Rahmetli dedem bizi hemen uyarır, “Az götüren çok götürür” derdi. Gerçekten de iştaha gelip ağır taşımaya başlayınca kısa zamanda yorulur kalırdık. İş de kalırdı. Sonra tecrübe ede ede öğrendik: Az ama devamlı çalışınca netice hasıl oluyordu. Sistemli bir öğrenimden geçmemiş dedemin, az ama devamlı olan amelin çok ama devamsız amelden üstünlüğünü haber veren hadis-i şerifi gündelik hayata böyle uyarlaması Anadolu irfanının bir tezahürü olsa gerek. Az olduğu için önemsemediğimiz ama sürekli yapılan iyi işler böyle güzel sonuç veriyorsa, az bulup önemsemediğimiz ama devamlı yaptığımız yanlışlar da bir sonuç verecek. Şimdi soralım: Hayatımızda az bulup bir şey olmaz diye diye sürekli yaptığımız işler bizi nereye götürecek?
En Önemli İşimiz Ne Olmalı?
Bir büyüğüm anlatmıştı. Bir düğüne katılmışlar, gelin almada tam gelini evden çıkaracakken babasının orada olmadığını fark etmişler, haliyle gelin evden çıkamamış. Babayı aramaya başlamışlar. Epeyce arayıp artık telaşlanmaya başladıkları vakit babayı sakin sakin eve doğru gelirken görmüşler. Bunca telaşın ortasında nereye kaybolduğunu sorduklarında “Ezan okununca camiye gittim.” demiş baba. Yıllardır hep böyle yapmış demişti bu olayı anlatan kişi. Demek ki etrafında ne olup biterse bitsin, insanların asla vazgeçmeyeceği işleri, halleri var. Öyleyse soralım: Bizimki ne?