İmam Kuşeyrî [kuddise sırruhû] şöyle buyurmuştur:
“Sûfiyye, tasavvuf yolundakilerin genel bir adı olmuştur. Tek bir kimse için ‘sûfi’, topluluk için ‘sûfiyye’ denir. Bu dereceye ulaşmak isteyen kimseye ‘mutasavvıf’, bu dereceye ulaşmak isteyen topluluğa ise ‘mutasavvıfe’ denir. Arapça açısından bakıldığında sûfî isminin herhangi bir kök veya kıyası yoktur. Bu kelime hakkında söylenebilecek en doğru şey şudur: Sûfî, (halleri ve yolları ile meşhur veliler topluluğu için kullanılan) bir lakaptır.”
Durum her ne kadar böyle olsa da âlimler, “sûfiyye” kelimesinin hangi kelimeden türediğiyle ilgili birtakım görüşler ve bu kelimelere uygun bazı manalar zikretmiştir.
Bazı âlimler, giydikleri elbiselere nispetle onlara “sûfi” isminin verildiğini söylemiştir. Çünkü onlar, elbiselerin en mütevazisi ve peygamberlerin (aleyhimüsselâm) elbisesi olduğu için yün elbise (sûf) giymeyi tercih etmiştir.
Nitekim Ebû Musa el-Es’ari’den radıyallahu anh] rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) yün elbise giyer ve keçi sağardı.”
Hasan-ı Basrî [kuddise sırruhů) şöyle buyurmuştur:
“Bedir ehlinden (radıyallahu anhüm] yetmiş sahabiye ulaştım, elbiseleri yün idi.”
Bazı âlimler de; gayretlerinin yüce olması, bütün kalpleriyle Allah Teâlâ’ya yönelmeleri ve kalpleriyle Allah Teâlâ’nın huzurunda olmaları sebebiyle O’nun katında ilk safta yer aldıkları için “sûfi” diye isimlendirildiklerini söylemiştir.
Bazıları da, ehl-i Suffe’ye nispetle onlara “sûfi” isminin verildiğini söylemiştir. Suffe ehli, yaklaşık 400 kişi civarındaydı. (Çoğunun) Medine’de kalacakları bir meskenleri ve kimseleri yoktu. Onlar Mescid-i Nebevî’de bir araya gelir; orada ibadetle, (ilimle) ve Kur’ân-ı Kerîm tilavetiyle meşgul olurlardı. Dünyevî amellere yönelen kimseler değillerdi. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem] onlara destek veriyor, ashabı da onları koruyup gözetmeye teşvik ediyordu. Onlar hakkında şu âyet-i kerime nâzil olmuştur:
“Sabah akşam Rab’lerinin rızasını dileyerek O’na yalvaranlarla beraber sen de sabret” (Kehf 18/28).
Bazı âlimler ise, kalplerinin saf ve halis olması sebebiyle onlara “sûfi” isminin verildiğini söylemiştir. Çünkü sûfî, kalbini tasfiye eden (temizleyen), Allah Teâlâ’ya iltica eden, nefsinin şerrinden, kusur ve hilelerinden kaçan kimsedir.