Tasavvuf nedir? Tasavvuf, Hz. Peygamber’in ﷺ sünnetine sarılarak onun ahlâkı ile ahlâklanmaktır. Tasavvuf, kimseye eza ve cefa vermemektir, herkese lütuf ve ihsanda bulunmaktır, kendisine kötülük edenleri affetmektir, hastalık ve musibetlerden şikâyet etmemektir, insanlık mertebesinin en yüksek derecesine ulaşmaya çalışmaktır.
Tasavvuf ihsandır, ihsan mertebesidir. Hz. Resûlullah’ın ﷺ ve ashabının yaşadığı hayat tarzıdır. Bu hayat tarzına “ihsan” denilmiştir. Hiç kuşkusuz ihsan halinin en güzelini Allah Resûlü yaşamış ve yaşatmıştır.
Ondan sonra Müslümanların en faziletlileri. Resûlullah’ın ahlâkı ile ahlaklanan ve onun
nazarları ile kemale eren sahabeleridir. “Ben Allah’ı görmüyorsam da Allah Teâlâ beni görüyor” hakikati, sahâbe-i kirâmda olması gerektiği gibi tecelli etmiştir.
İşte tasavvufun amacı, bu ihsan mertebesini elde edebilmektir.
Nitekim büyük veli Şah-ı Nakşibend (kuddise sirruhu) şöyle demiştir: “Bu yoldan maksat ve ele geçen şey, devamlı Allah Teâlâ’nın huzurunda olmaktır. Ashâb-ı kirâm zamanında işte buna ihsan ismi verilmiştir. Bu yolda ilerleme esnasında, nefsin arzularını yok etmek, nurlara ve hallere gömülmek, fenâ ve bekâ makamlarına ulaşmak,
üstün ahlâk ile ahlâklanmak gibi on makam ele geçer.”
Tasavvufun amaçları da bu makamları elde etmektir.
Tasavvuf, güzel ahlâktır.
Tasavvuf, edebe riayet etmektir.
Tasavvuf, kalbi temizlemektir.
Tasavvuf, itirazı bırakıp emredilene peki demektir.
Tasavvuf, nefsin kötü istek ve arzularını terk etmektir.
Tasavvuf, faydasız işleri bırakıp faydalı işlere yönelmektir.
Tasavvuf, vakti değerlendirerek onun kıymetini bilmektir.
TASAVVUFUN ORTAYA ÇIKIŞ NEDENLERİ
İslâm dini, sadece ibadetlerin şekil olarak yapılmasını değil, aynı zamanda gönülden ibadet edilmesini de ister. İşte “Cibrîl hadisi” de buna işaret etmektedir. Çünkü ihsan, tasavvufun özünü meydana getirmektedir.
Bu hadiste geçen, “İman nedir?” sualinden akaid, kelâm ilmi ortaya çıkmıştır. “İslâm nedir?” sualinden hadis, tefsir, fıkıh ilmi neşet etmiştir. “İhsan nedir?” sualinden de tasavvuf çıkmıştır. Bunları üç temel noktada toplamak da mümkündür: İman,
ibadet ve ahlâk.
İman, inanç esaslarıdır. Bunu akaid ve kelâm âlimleri inceler, İbadetleri de fıkıh âlimleri işler. Ahlâk ise Allah dostları olan kamil insanların ve mürşidlerin rehberliğinde elde edilir. İşte tasavvufun ortaya çıkışı kısaca bu hadisi şeriften anlaşılmaktadır.
Hiç kuşkusuz Hz. Resulullah ﷺ dinin üç kısmını en güzel şekilde yaşamış ve yaşatmıştır. Ondan sonra Müslümanların en faziletlileri, Allah Resûlü’nün ahlâkı ile ahlaklanan ve onun nurlu nazarları ile kemale eren sahabileridir.
Hz. peygamber’in ﷺ şerefli sohbetinde bulunan kişilere “sahabe” denmiştir. Allah Resûlü’nün ashabını Müslüman olarak gören kimselere de “tâbîn” denmiştir. Onlardan sonrakilere de “tebeu’t-tâbiîn”
denmiştir. Onlar sahabeleri görmemişlerdir. Fakat sahabeleri görenleri görmüşlerdir. Onlardan sonraki kamil zümreye ise zâhid ve kâmil zatlar (selef-i sâlihîn) ismi verilmiştir.
TASAVVUFUN AMACI NEDİR?
Tasavvufun amaçları, önce marifetullah/Allah’ı tanımak, sonra da muhabbetullah/Allah sevgisini elde etmektir. Bunun için de kalp safiyeti gerekmektedir. Her insandan iman ve ibadet istendiği gibi, kalp safiyeti, nefis terbiyesi ve güzel ahlâk da istenmektedir.