İçeriğe geç

Tasavvufun Tanımı Nedir?

    Tasavvufun Tanımı Nedir?

    Alimler, tasavvuf için birçok tanım zikretmiştir. Bu durum, tasavvvufun ehemmiyetini gösterir. Nitekim İmam Şehâbeddin es-Sührever dî [kuddise sırruhů), “Şeyhlerin tasavvufun mahiyeti hakkındaki sözleri bini aşkındır” buyurmuştur. Şeyh Ahmed Zerrûk [kuddise sırruhû] da şöyle buyurmuştur: “Tasavvuf, farklı yönleriyle ele alınmış, iki bine yakın tarifi yapılmış ve açıklanmıştır. Bütün bu tanımların vardığı nokta ise, sadakatle Allah Teâlâ’ya yönelmektir.” 

    Tasavvuf için yapılan tanımlardan bazıları şöyledir: 

    Şeyh Ma’rûf-i Kerhî [kuddise sırruhû] (v. 200/815-16) şöyle buyurmuştur: 

    “Tasavvuf, hakikatleri almak ve insanların elinde olan şeylerden (dünyalık şeylerden) ümidini kesmektir.” 

    Ebû Hafs en-Nîsâbûrî [kuddise sırruhû] (v. 264/878) şöyle buyurmuştur: 

    “’Tasavvuf, bütünüyle edepten ibarettir. Her vaktin ve her makamın kendine göre bir edebi vardır. Her kim vaktin edeplerine riayet ederse, Hak erlerinin ulaştığı makamlara ulaşır. Her kim de bu edeplere riayet etmeyip zayi ederse, her ne kadar kendini Allah Teâlâ’ya yakın zannetse de O’ndan uzaktır; ilâhî huzura kabul edildiğini umsa da O’nun huzurundan tardedilmiştir (reddedilmiştir).” 

    Ebü’l-Hüseyin en-Nûrî [kuddise sırruhû] (v. 295/908) şöyle buyur muştur: 

    “Tasavvuf, nefsin tüm arzularını terketmektir.” 

    Amr b. Osman el-Mekkî [kuddise sırruhû] (v. 297/910) ise şöyle buyurmuştur: 

    “Tasavvuf, kulun her vakitte, o vakit için en uygun olan şeyle meşgul olmasıdır.”

    Tasavvuf ehlinin önderi Cüneyd-i Bağdâdî [kuddise sırruhû] (v. 297/909) şöyle buyurmuştur: 

    “Tasavvuf, vakitleri (mâlâyâniden) muhafaza etmektir.” 

    “Tasavvuf, kalbi Hak’ta toplayarak zikretmek, işittiği ilâhî hakikatler karşısında vecde ermek ve emre uyarak amel etmektir.” 

    “Tasavvuf, Hak Teâlâ’nın seni nefsanî sıfatlarından kurtarıp marifeti ile ihya etmesidir.” 

    Şeyh Ruveym kuddise sırruhû] (v. 303/915-16) şöyle buyurmuştur: 

    “Tasavvuf, nefsini Allah Teâlâ’ya teslim edip O’nun murat ettiği şeye razı olmandır.” 

    İmam Ebû Muhammed el-Cerîrî [kuddise sırruhû] (v. 311/923) şöyle buyurmuştur: 

    “Tasavvuf, bütün güzel ahlâklarla ahlâklanmak, her türlü çirkin ahlâktan uzaklaşmaktır.” 

    Yine şöyle buyurmuştur: 

    “Tasavvuf, sürekli hallerini murakabe etmek ve her işinde edeplere sarılmaktır.” 

    İmam Ebû Bekir el-Kettânî [kuddise sırruhû] (v. 322/934) şöyle buyurmuştur: 

    “Tasavvuf, güzel ahlâktan ibarettir. O halde kim güzel ahlâkta sen den ileride ise tasavvufta da senden ileridedir.” 

    İmam Ebû Bekir eş-Şiblî [kuddise sırruhû] (v. 334/949) şöyle buyur muştur: 

    “Tasavvuf, duyu organlarını (mâlâyâniye karşı) zaptetmen ve nefeslerini (boşa harcamaktan) muhafaza etmendir.”

    Ali b. Bündâr es-Sayrafî [kuddise sırruhû] (v. 359/969-70) şöyle buyurmuştur: 

    “Tasavvuf, zâhirî ve bâtınî olarak mahlûkata yönelmeyi terketmektir.”16 

    Şeyh Ebû Amr b. Nüceyd [kuddise sırruhû] (v. 366/976) şöyle buyurmuştur: 

    “Tasavvuf, emir ve yasaklara karşı sabretmektir.”  

    İmam Ebü’l-Kasım Cafer b. Ahmed el-Mukri er-Râzî [rahmetullahi aleyh] (v. 378/988) şöyle buyurmuştur: 

    “Tasavvuf, hallerin Hak Teâlâ ile istikamet üzere olmasıdır.”

    İmam Ebû Hamid el-Gazâlî [rahmetullahi aleyh] (v. 505/1111) şöyle buyurmuştur: 

    “Tasavvuf, Allah Teâlâ için kalbi başka şeylerden arındırmak ve O’nun dışındakileri küçük görmekten ibarettir.”

    Şeyh Muhyiddin İbnü’l-Arabî [kuddise sırruhû] (v. 638/1240) şöyle buyurmuştur: 

    “Tasavvuf, zâhirde ve bâtında şer’î edeplerin sınırları içinde durmaktır.”

    Şeyh Ubeydullah Ahrâr [kuddise sırruhû] (v. 895/1490) şöyle buyurmuştur: 

    “Tasavvuf, zâhirî ve bâtinî olarak herkesin yükünü taşıyıp, hiç kimseye kendi yükünü taşıtmamandır.” 

    Şeyh Ahmed Zerrûk el-Fâsî [kuddise sırruhû] (v. 899/1493-94) şöyle buyurmuştur: 

    “Tasavvuf, kalpleri ıslah etmek ve onları başka şeylerden arındırıp sadece Allah Teâlâ’ya has kılmak için murat edilen bir ilimdir.”

    Şeyhülislâm Kadı Zekeriyya el-Ensârî (rahmetullahi aleyh] (v.926/1520) şöyle buyurmuştur: 

    “Tasavvuf, ebedî saadete ulaşmak için nefsin hallerini, ahlâkı güzelleştirmeyi, zâhir ve bâtını mamur etmeyi bildiren bir ilimdir.”

    Şeyh İbn Acîbe el-Hasenî [kuddise sırruhû] (v. 1224/1809) şöyle buyurmuştur: 

    “Tasavvuf, 

    • Allah Teâlâ’nın huzuruna nasıl varılacağının, 

    • Bâtının kötü ahlâklardan nasıl temizleneceğinin ve faziletli şeylerle nasıl süsleneceğinin, 

    • Hak Teâlâ’nın müşahedesinde veya halk ile beraberken gaybet halinin nasıl elde edileceğinin bilindiği bir ilimdir. 

    Dolayısıyla tasavvufun başı ilim, ortası amel, sonu ise ilâhî arma ğanlardır.” 

    Şeyh Abdurrahman Tâhî [kuddise sırruhů] (v. 1304/1886) şöyle buyurmuştur: 

    “Tasavvuf, başkasının sana yaptığı kötülüğü ve senin başkasına yaptığın iyiliği unutmandır.”

    Hazret namı ile meşhur Şeyh Muhammed Diyaüddin [kuddises ruhů) (v. 1342/1924) şöyle buyurmuştur: 

    “Tasavvuf, Hz. Muhammed Mustafa’nın (sallallahu aleyhi vesellem) sünneti ve yolu üzere yürümekten ibarettir.” 

    Kısaca tasavvuf; nefsi arzu ve hastalıklarından temizlemek, istikamet üzere olmak, niyeti halis tutmak, edebe riayet etmek ve her an Allah Teâlâ ile beraber olmaktır. Tasavvufun başı şer’-i şerife uymak, sonu ise mâsivadan yüz çevirip Allah Teâlâ’dan gayrısına gerek duymamaktır.