Eğer kalp temizliği sağlayan davranışlar nelerdir merak ediyorsanız bu makaleyi okuyabilir ve ayrıntılı bir şekilde öğrenebilirsiniz çünkü akıllı kimse kalbini ihmal etmez ve kalp temizliği sağlayan davranışlar tutumunda bulunur. Kimse kalbinin terbiyesini küçümseyemez. Bu iş, insanın en birinci işidir. Her mümin, Yüce Allah ile hukukunu ve dostluğunu kontrol etmelidir.
Kalbinin katılığa üzülmeli, ağlamalı bir çaresine bakmalıdır. Karnı acıkan bir Müslüman, açlığını gidermeden nasıl rahat edemiyorsa, kalbinin ihtiyaç ve hastalıkları için de aynı çabayı göstermelidir. Yoksa derdi hiç bitmez.
Kalbinin ilacına yönelen kimse, ciddi olmalıdır, ilacına ve doktoruna sımsıkı sarılmalıdır. Bu konuda büyük veli İmam Şarani (k.s) şu uyarıda bulunur: Sadık müride düşen işlerden birisi de kalbini bir hedefte toplamaktır.
Allah Teala onun önüne kamil bir mürşit koyduktan sonra artık dünyada hiç bir şeye iltifat etmemelidir çünkü Allah Teala ona kamil bir sorunu nasip etmekle dünya ve ahiret adına nasip edeceği bütün güzellikleri önüne sermiştir. Bundan sonra ona bu güzellikten nasibini almak düşer.
Ali bin Vefa (r.a) derdi ki: Eğer hakiki bir mürşit bulursan insanlığın hakikatini bulmuş olursun. Hakikatini bulunca, Allah’ı bulursun. Allah’ı bulunca da, her şeyi bulmuş olursun. Bütün mesele böyle bir mürşidi bulmaktır. Bunu anla, ganimet bil, istifade et!
Şeyh Zeynüddin el Havafi (rah.) kalp temizliği sağlayan davranışlar hakkında manevi terbiye işinde inceliğe dikkat çekiyor: Mürit, mürşidinden gördüğü bütün manevi yardımların aslında Rasululahın ﷺ yardımı olduğunu, Efendimizin ﷺ yardımının da gerçekte Allah Teala’dan geldiğini, mürşidin ve Efendimizin ﷺ buna birer vasıta olduğunu bilmesi gerekir.
Allah Teala’nın sünneti bizden önce böyle cereyan etmiştir, bundan sonra da değişmeyecektir. Biliniz ki, müridin kalbini mürşidine bağlayıp rabıta etmesinin, manevi fethin açılmasında büyük bir önemi vardır. Hatta işin temeli budur.
Müritler de ki feyzin kesilmesi ve manevi ilerlemenin durması ancak, tam bir teslimiyet ve sadık bir himmet arzusu ile mürşitlerine kalplerini bağlamalarından kaynaklanmaktadır. Kalbi rabıtadan koparan şeylerin en büyüğü, mürşide içten itiraz etmektir.
Kalp Temizliği Sağlayan Davranışlar
İmam Şarani (k.s) kalbinin ilacını arayan hak aşıklarına şu mühim uyarıları yapar: “Müride gereken edepler den biriside, zahiren ve batınen kötü edepten sakınmaktır. Çünkü sadık bir mürit, kalbini mürşidine bağladığı zaman önce, onun zahiri edepleriyle edeplenir.
Bundan sonra mürşidin batınında ki manevi kuvvet ve sırlar müridin kalbine akar. Lamba fitilinin alttan yukarı gaz yağını çekmesi gibi, mürşidin kalp hazinesine bağlı bir kalp de oradaki ilim ve marifeti çekip alır. Mürşidin himmeti ve feyzi müridin kalbine geldiğinde, onu edepten uzak ve çirkin huylar ile kirlenmiş bulunca geri döner.
Mürşidin sözleri gibi, nazarları da fayda verir. Kim, iç alemini bütün kötü duygu ve arzulardan temizler ve mürşidine karşı edepli olursa, mürşidin kalbindeki nur ve feyizler onun kalbine intikal eder.
Bütün nefeslerini mürşidi ile geçirip değerlendiren, pişen, kendi iradesinden çıkıp mürşidinin iradesinde fani olan, ruhuyla onun ruhunda eriyip nurlarında kaybolan kimseye ne mutlu! Saadet ona!
Bu kimse, mürşidine gösterdiği bu teslimiyetin sonucunda bir ileri dereceye yükselir. O Allah Teala’nın bütün emirlerine hiç itirazsız teslim olma derecesidir. Buna fenafillah denir. Manası, Yüce Allah’ın muradı ve sevgisinde yok almak, her konuda nefsini Yüce Rabbine tabi yapmaktır.
Bu duruma ulaşan kimse, daha önce mürşidinden ilim, irfan ve feyiz aldığı gibi, bundan sonra doğrudan Allah Teala’dan ilim ve feyiz alacak bir duruma gelir. Bu Allah’ın bir ihsanıdır. Onu dilediklerine ikram eder. Allah, büyük ihsan sahibidir.
Kalp temizliği sağlayan davranışlar gibi bütün işlerin temeli sadakat ve edeptir. Din bütünüyle edep üzerine kurulmuştur. Tasavvuf tamamen edepten ibarettir. Edebi olmayan kimse imanın lezzetine ulaşamaz. Edep ve zikir ile kalp temizliği gerçekleşir.
Ariflerden Ebu Hafs’ın (k.s) belirttiği gibi, edebi zayi eden kimse, ilahi huzurda kabul görmez. O kendisinin Allah’a yakın olduğunu düşünse de aslında çok uzaktır.