Kategoriler
Kişisel Gelişim

Nasihat Nedir?

Nasihat samimiyettir, samimiyetle varılacak menzildir nasihat. Halis olmaktır, ihlas ile aşılacak yoldur. Kimi zaman da bir tesellidir nasihat. Kıymet vermek, kıymet bulmaktır. Peygamber yolu, Peygamber öğretisidir nasihat.

Nasihat Geleneği

Saf ve halis olmaktır nasihat, ihlas ve samimiyettir kelime manası olarak. Akıl öğretmek, ihtar etmek, bir kimseyi doğruya sevk etmek için yapılan konuşma, söylenen söz anlamında kullanılır. Samimiyettir zira hiçbir çıkar gözetmeksizin tecrübe paylaşımıdır. İhlastır zira Rabbin rızasıdır paylaşımda esas olan. Halistir zira hayır dilemektir murat. Sadakattir zira özünde doğruluk barındırır.

  • Rabb’in öğretisidir zira iyiliği teşvik ve kötülükten sakındırmaktır.
  • Peygamber yoludur zira Peygamber öğüt verendir.
  • Arapça “nasihat”tir, Farsça “pend”, Türkçe “öğüt”.
  • Kelimeler farklı farklıdır, manalar bir, sesler farklı farklıdır, yol bir.

Zamanla bu tecrübeler, öğüt ve nasihatler nasihatname ve pendname ismi verilen eserlerde toplanır ve İslami edebiyatta bir tür oluşur. Bu eserlerin Türk edebiyatında da ehemmiyetli bir yeri vardır. Türk edebiyatına bu türün girişi daha çok Türklerin İslam ile tanışma devirlerine rastlamaktadır. Yeni dinin öğretileri, inanç esasları ve ahlak değerleri bu dönem eserlerinde edebi ve samimi bir üslupla halka sunulmuştur. Nasihat geleneği ise Türklerde çok eski bir gelenektir. Nitekim Bilge Kağan Türklere Çin’le ilgili şu öğütlerde bulunur:

“Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. Tatlı dilin, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok öldün; Türk milleti çok öldün, Türk milleti çok öleceksin.” Bu dönemki nasihatler daha çok siyasi nasihatlerdir.

İslam Ahlakı Ve Nasihatnameler

Ahlakın teorik bir anlayıştan ziyade bir hayat tarzı ve yaşama biçimi olmasına önem veren Müslümanlar, dinin emir ve yasaklarını, toplumun genel ahlak ilkelerini, yapılması ve yapılmaması gerekenleri nasihatname ismi verilen eserlerde dile getirmişlerdir. Bu eserlerde kimi zaman atasözleri ve deyimler, kimi zaman ayet ve hadisler yer almıştır. Özellikle toplumların çözülme zamanlarında bu eserlere daha fazla ehemmiyet verilmiş ve ihtiyaç hissedilmiştir. Eserlerde her daim geçerli olan genel ahlak ilkeleri; dürüstlük, adalet, hoşgörü, cömertlik, yardımseverlik, sadakat gibi konular ele alınmıştır. İyilik teşvik edilmiş, kötülükten men edilmiştir. İslamiyet’in Türkler arasında daha çok sufi dervişler aracılığıyla yayılması sebebiyle Türk edebiyatındaki bu tarz ürünler dini-tasavvufi nitelikler de taşımaktadır.

Ne Anlatır Nasihatnameler?

Kimi zaman bir devlet adamına öğütlerdir ve siyasetname olur adı bu eserlerin. Kimi zaman babadan oğula “Ben oğluma söyledim, siz anlayın” diyen eserlerdir. Kimi zaman anadan kızına öğütlerdir. Kimi zaman da mürşitten müritlerine bir sesleniştir. Dini ve tasavvufi konular, genel ahlak konuları gibi başlıkların yanında ahde vefa, iyilik etmek, cömertlik, merhamet, sabır, sır saklamak, zarafet sahibi olmak gibi insanlarda olması gereken özellikler ile açgözlülük, cimrilik, gıybet, gurur, kıskançlık, kibir, riya gibi kişide olmaması gereken hususiyetler bu eserlerde öğüt konusu olmaktadır. Örneğin şu beyit, sır saklamanın ehemmiyetini bizlere kalem ile anlatmaktadır:

  • “Kalem bekledi sırrı bildi işin
  • Ki söylemedi kesmeyince başın” (Sadi)

Ne İster Yazanlar?

Bir gün şöyle seslenmiştir Peygamber (aleyhi’s-salatu ve’s-selam): “Din nasihattir! Din nasihattir! Din nasihattir!” “Kim için ey Allah’ın Rasulü?” diye sorduklarında ise “Allah için, O’nun kitabı için, O’nun elçisi için, Müslümanların yöneticileri ve onların umumu için” (Müslim, İman, 25) buyurmuştur.

Ve peygamber yolu olmuştur nasihat. Yalnız dini konularda değil; sosyal konularda, ev hayatı ile ilgili hususlarda, sağlıkla alakalı konularda da onun nasihatleri olmuştur. Nitekim Peygamber (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) “Her kim korkuluksuz bir damda yatıp uyur da geceleyin damdan düşüp ölürse sorumluluğu kendisine aittir. Her kim de fırtınalı bir zamanda deniz yolculuğuna çıkar, fırtınaya yakalanıp ölürse, bunun da sorumluluğu kendisine aittir” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/79) buyurmuştur.

Allah’ın rıza ve ihsanını kazanmak, peygamber yolunu sürdürmek, birey ve cemiyeti tecrübeleri ve ilmiyle irşat edip böylece dünyaya kendinden güzel bir iz bırakmak isteyen, bunları kendine dert edinen alim, şair ve yazarlarımız da nasihatnameler yazmışlardır.

Nasihat Bahçelerinden Çiçekler

O bahçelerdir ki çiçeklerinin kimi güldür kimi zambak. Dost sözüdür, duyula. Dost özüdür görüle. Dost közüdür, alına. Kimi zaman Şemseddin Sivasi’nin bahçesinden çiçeklerdir. Bir çiğdem, sümbül, nilüfer, zambak, menekşe, nergis ve gül konuşur. Gül mürşidi kamildir, diğer çiçeklerse mürit. Çiçeklerin ağzından anlatılır; aleme ibret nazarı ile bakmak, her daim Hakk’ı zikretmek, dünyaya aldanmamak…

Kimi zaman Feridüddin Attar oğluna konuşurken bir devirden öteki devirlere seslenir: “Yavrum, dost sana zararlı olursa öyle bir dosta heves etme, vazgeç. Herkesin yanında seni açıkça kötüleyen kimseleri dost sayma, onlarla yoldaşlık etme. Hele sarhoşla asla düşüp kalkma. Öyle kimselerden kendini uzaklaştır. Zekat ve sadakasını vermeyen zenginden de ömrün oldukça uzak dur. Seninle menfaat için görüşen bir arkadaş ayaklarına kapansa bile ona yaklaşma.”

Mevlana’nın çağdaşı Abdülhalık Gücdevani’nin (kuddise sirruhu) kısa cümleler halinde veciz sözlerden oluşan vasiyetnamesi ise şöyle seslenir: “Ey oğul! Bütün hallerde ilim, edep ve takva üzere ol. Sünnete ve cemaate yapış. Fıkıh ve hadis öğren. Cahil sofilerden uzak dur. Namazı cemaatle kıl. Şöhret isteme ki şöhrette afet vardır…”

İmam Gazali’nin oğluna yaptığı öğütlerden biri ise şöyledir: “Ey oğul! Nasihat etmek kolaydır. Mühim olan onu tutup gereğince amel etmektir. Bu ise çok zordur. Çünkü benlik ve nefis üstünlüğü olan kişilere nasihat acı gelir. Yasaklanan işler ise onların kalplerine güzel ve cazip görünür.

Ey oğul! Amel bakımından iflas etmiş olma, hal ilminden de geri kalma. İstediğin kadar yaşa, nasıl olsa bir gün öleceksin; dilediğini sev, nasıl olsa bir gün ayrılacaksın; istediğini yap, nasıl olsa bir gün hesabını vereceksin.”

Babadan Oğula, Anadan Kıza

Nasihatler “Ey oğul” diye başlar kimi zaman ya da “İki gözüm”… Samimidir, içtendir. Bir kişiyedir görünürde, bin kişiyedir aslında. Annedir, annelik kaygısıyla kızına iffetli olmasını ihtar eder. Annedir, terbiye edicidir zira. Babadır, babalık kaygısıyla iyi insanlara yoldaş olmasını ihtar eder oğluna, baba evladını korumalıdır zira. “Ey oğul, oğlum, canım, ey iki gözüm, ey dilin dermanı, gözümün nuru, babanın canı, ananın canı, ömrümün varı…” diye başlar, sürer gider ömürler boyu.

Kimi eserlerde de mizahi bir üslup sezilmektedir. Bazı şairler hayatta karşılaşmış oldukları zorlukları, acı tecrübelerini mizahi bir dille aksettirirler. Bu şairlerden biri de Enderunlu Vasıf’tır. Vasıf bir annenin ağzından kızına nasihatte bulunurken mizahi bir dil ve alaycı bir üslup kullanır. Bu nasihatlerde her dönemin sıkıntıları, arzu ve heveslerini müşahede etmek mümkündür. Şiirde, anne kızına batıl inançlardan uzak durmasını mizahi bir üslupla tembihler:

  • “Dik çocuğun başına çörekotu sarımsak
  • Susenle uyhu nüshası alub beşiğe tak
  • Söndür kömür ki kötü nazardan ola uzak…”
  • Leyla ve Mecnun mesnevisinde de Kays’a olan aşkından dillere düşen Leyla’ya annesi şunları öğütler:
  • “…Niçün özüne ziyan edersin
  • Yahşi adunı yaman edersin…”
  • Veyse ve Ramin hikayesinde de anne, kızı Veyse’ye şöyle seslenmektedir:
  • “Reva mıdur hatarlı yola gitmek
  • Gerekmez altun adun bakır itmek”

Nasihat İyi Gelir Mi?

Bir nasihat dinleriz bir zaman ve deriz ki “Bu yaşadığım ilk defa yaşanmıyor”. Tecrübe edilendir nasihat zira. Zaman olur devletin buhranlı zamanlarında yetişir nasihatnameler imdada. Ruhunu tamir eder insanın, ruhunu onarır devletin. Kadere rızayı telkin eder, hakkı ve sabrı tavsiye eder. Kimi zaman çaresizliğin çare olduğunu, çarenin de kabulle başladığını fısıldar:

“Dünyeye gelen kamu gitmek gerek

Böyle yazdı ol Hakim n’itmek gerek” (Şeyh Eşref b. Ahmed)

Bir Nasihat Bin Hisse

Ebu Ali Dakkak bir gün Horasan Valisi Ebu Ali İlyas’ın yanına gider. Diz çöker ve nasihat ister. Vali, “Ey emir, öyleyse bana samimi olarak cevap ver. Altını mı yoksa düşmanını mı daha çok seversin?” diye sorar. O da “Altını daha çok severim” der.

“Öyleyse nasıl oluyor da daha çok sevdiğini burada bırakıyorsun, sevmediğin hasmını kendinle birlikte öteki dünyaya götürüyorsun?” diye sorar vali. Emirin gözleri yaşarır, “Bana çok güzel bir nasihat verdin ve beni gaflet uykusundan uyandırdın” der.

NOT: Yazıda Yusuf Ziya Sümbüllü’nün “Türk-İslam Kültüründe Nasihatname İçerikli Eserlere Genel Bakış”, Reyhan Keleş’in “Türk Edebiyatı’nda Nasihat”, Murat Öztürk’ün “Klasik Türk Edebiyatında Babadan Oğula-Ebeveynden Çocuğa Nasihat Geleneği” isimli makaleleri ile Ayşe Parlakkılıç Mucan’ın “Türk İslam Edebiyatında Manzum Nasihatnameler ve Urlalı Ya‘kub Oğlu Hüseyin’in Miftah-ı Cennet’i” isimli doktora tezinden istifade edilmiştir.