Arapların meşhur bir atasözü var: “Evvel refîk, ba’de’t-tarik.” Yani önce yoldaş, sonra yol… Vahhabî Suud ailesi, kaybedilen 1. Dünya Savaşı sonrasında doğan otorite boşluğunu fırsat bilerek, İngilizlerin de desteğiyle Osmanlı idaresindeki Arap Yarımadası’nı ele geçirdi. İslâm dünyası açlığa ve sefalete mahkûmken, ümmetin mülkü olan topraklardan çıkarılan petrolle kendilerine ultra-lüks bir hayat inşa ettiler. Batılı devletlere piyonluk yaparak hayli Müslüman kanı dökülmesine sebep oldular. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) için de aynı durum söz konusu. Dünyanın şimdilerde en çok ihtiyaç duyduğu petrol, büyük oranda bu topraklardan çıkarıldığı için küresel siyasette kullanışlı birer aparat olmaları için ne gerekiyorsa yapılacak.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’de Trump’ın iktidara gelmesi, en çok da Suudi Arabistan ve BAE ile onların güdümünde hareket eden Mısır’ı sevindirmişti. Trump, Kral Selman ve Sisi’nin dünyaya benzeyen bir küreyi tutarken verdikleri pozu hatırlayın. ABD, Ortadoğu’da bu ülkelerle hareket edecek, Türkiye’ye de güya aba altından sopa gösterecekti. Fakat bu rüya çok uzun sürmedi. Biden’ın iktidara gelişiyle, Suudi Arabistan ve BAE liderleri hayal aleminden çıkıp gerçeklerle yüzleşmek zorunda kaldılar.
BAE, Türkiye ile arasını düzeltmek için önemli adımlar attı. Suudi Arabistan da yüzünü Doğu’ya çevirdi, Rusya ile stratejik ortak gibi hareket ediyor. OPEC’te görüşen Suudi ve Rus yetkililer, “Aramız hiç olmadığı kadar iyi. Beraber hareket etmeye hazırız.” mesajı veriyorlar. Arap Yarımadası’ndaki dönüşüm ABD başta olmak üzere Batı’yı kaygılandırıyor. Araplar aynı yolda yürüseler de yoldaşlarını değiştirmiş görünüyor. Bu durumun kimin menfaatine hizmet edeceğini ise zaman gösterecek.