Bu makalede Efendimizin ﷺ saadetli dilinden Allah dostları ile ilgili hadisler ve birçok Allah dostları ile ilgili sözler bulunmaktadır.
Allah dostları seçkin kimselerdir. Bu husus ile ilgili bir hadisi şerifte Allah Teala şöyle buyurmaktadır. Bir kimse dostlarımdan herhangi birine karşı hasım olursa, işte ben ona savaş açar o veli kulumun öcünü alırım.
Kullarımdan hiç biri, üzerine farz olarak emrettiğim hususlardan daha güzel her hangi bir şey ile bana yanaşamamıştır. Kullarımdan biri nafile olan ibadetlerine devam ettikçe sürekli bana yakınlaşmaya başlar, ta ki en sonunda bende ondan hoşnut olurum.
Ben eğer bir defa ondan hoşnut olursam bundan sonra artık bu kulumun (hususi lütufta bulunacağım nurla) duyan kulağı, bakan gözleri, tutan (hisseden, elleyen, dokunan ) ellleri, hareket eden ayağı olurum.
Eğer benden bir istekte bulunursa onu ona bahşederim, şayet bana sığınır ise kesinlikle onu korur ve himaye altıma alırım. (Buhari, Rikak, 38)
Kim benim velilerimden birisini hafife alırsa, bana düşman olarak karşıma çıkmış olur. (Tabarani, El Mucemul Kebir, No. 7880)
Allah dostları ile ilgili hadisler arasında bu kudsi hadis Allah dostlarını en güzel şekilde anlatmaktadır. Çünkü burada bu zatların kendilerindeki tüm hususların ve iyiliklerin özeti yer almaktadır.
Nasıl mı? Şöyle ki: Eğer, bu kudsi hadisi azıcık tefekkür ederek idrak etmeye çalışırsak şu muazzam sonuçları anlayabiliriz. Allah dostları, özellikle kamil olan mürşitler Allah’ın himayesindedir. Bunlara düşmanlık beslemek Allah’a düşmanlık beslemek gibidir. Allah dostlarına karışan, onların yoluna taş koyan ve onlara karşı engeller oluşturan kimseye Allah Teala gazap eder.
Olgun imanın ardından kişi için en mühim olan, kendisine farz olan şeyleri eda etmesidir. Allah’ın emrinin, kurallarının ve beyan buyurduğu ahlaki özelliklerin üzerinde durmayan ve bunlara önem vermeyenin Allah dostu olması ihtimal değildir.
Farzların ardından nafile ibadetler, kişinin Allah’ın katında mertebesini ve yakinini artırır. Allah Teala dost edindiği kulu için başka kullarından ayrıcaklı özellikler, feyizler ve bereketler bahşeder. Normal insanların bilemediği güzellik ve hakikatleri idrak eder, duyamadıklarını duyar, kuvvetinin yetmediği şeylere güç yetirirler.
Allah dostları, bütün zamanlarda mevcut olmakta olup dünyanın sonuna kadar İslami kurallara göre hareket ederler ve örnek teşkil ederler. Bunlar Allah’ın, dostlarına verdiği hediyenin vesilesi ile olur.
Ümmetimden bir topluluk kıyamete kadar Allah’ın emrini ayakta tutmaya devam ederler. Onları terk edenler ve kendilerine karşı çıkanlar onlara bir zarar veremez. Bu durum, Allah’ın kıyamet emri gelinceye kadar devam eder. Onlar insanlara devamlı üstün gelirler. (Buhari, İtisam, 10)
Şüphesiz Allah Teala bu ümmet için her yüz senenin başında onlara dinlerini yenileyecek (kalpleri şirk, nifak ve gafletten, halleri bidat ve masiyetten temizleyip kulları Allah’a sevkedecek) kimseler gönderir.) (Ebu Davud, Hilyetül Evliya, 1, 7)
Allah dostlarıyla ilgili hadisler arasında bence en dikkat edilmesi gereken hadisi şerif Alimler Peygamber Efendimizin ﷺ varisi ve halifeleri olması hadisi şerifidir. Allah dostları Peygamber Efendimizin ﷺ nurunun varisi olup bu nuru yayarlar. Efendimizin söz, fiil ve takrirlerini eksiksiz yerine getirirler. Böylece sünnet üzere yaşayarak insanlara örnek olurlar.
İşte bu anlatılan Allah dostlarına saygı göstermek, Allah’a ve Peygamber Efendimiz’e saygı göstermek yerine geçer. Şöyle ki bu hususta Allah Resul’ünün ﷺ hadisi şerifi şöyledir.
Alimler peygamberlerin varisleridir. Şüphesiz peygamberler, altın ve gümüş cinsi maddi şeylerden miras bırakmazlar. Onlar sadece ilim bıraktılar. Kim o ilmi alır ve hakkı ile amel edip yayarsa, (dünya ve Ahirette) büyük bir nasip ve derece elde etmiş olur (Ebu Davud, İlim, 1)
Peygamber Efendimiz ﷺ şöyle buyurur: Alimlere ikram ve hürmet ediniz. Onlar peygamberlerin varisleridir. Kim onlara ikram ve hürmette bulunursa Allah ve Rasulüne hürmette bulunmuş olur. (Hatib, Tarih, 4, 438)
Peygamber Efendimiz ﷺ “Allah halifelerime rahmet etsin!” diye dua da bulundu. Sahebeler, “Halifeleriniz kimlerdir. ey Allah’ın Peygamberi” şeklinde sual ettiler. Peygamber Efendimiz ﷺ bu şekilde beyan buyurdu: “Onlar sünnetimi ihya eden ve onu Allah’ın kullarına öğretenlerdir.” (Ebu Nuaym, Ahbaru Isfahan, 1, 81)
Hz. Ebu’d Derda (r.a) Peygamber Efendimiz’in ﷺ ardından bu ümmetin içinde İslami ihya eden kişileri şu şekilde tanıtır: “Allah Teala’nın öyle bir kulları mevuttur ki kendi bulundukları dönemlerde peygamberlere varis olmuş, bir nevi halifeliği sürdürmüşlerdir.
Peygamberlik kesildiği zaman Allah Teala Hz. Muhammed’in ﷺ ümmetinin arasından abdal diye bilinen Allah dostlarından bazılarını peygamberlerin izine sürdü. Bunlar ile bu yolu idame ettirdi.
Allah dostları fazla namaz ibadeti eda etme ile değil, fazla oruç tutma ile değil ya da fazla zikirde bulunarak Müslümanlara önderlik ettiler. Bu kimselerin makamını artıran, Allah’a dost yapan ve normal insanlardan öne geçiren şey, güzel ahlak sahibi olmak, vera hususunda sebat göstermek, niyetlerini daima iyi tutmak ve güzele yormak, tüm insanlar için kendilerinde bulunan kalp esenliği ve Allah için nasihatta bulunma tarzında husnül-hulk denilen güzel ahlaklardır.” (Hakim et Tirmizi, Nevadirul Usul, 1, 165)
Evliyalarla ilgili hadisler konulu makalenin 8. hadisi bu insanların Peygamber Efendimizin ﷺ ailesinden sayılmaları anlatan hadistir. Allah dostları bu muazzam yakınlığı takvalı olarak elde etmişlerdir. Bu konuda ki hadisi şerif şöyledir.
Bütün muttakiler, Muhammed’in alidir. (Taberani, el-Mucemus Sağir, no: 318) Ehli beytimden bazıları kendilerinin bana insanların en sevgilisi olduğunu düşünüyorlar. Halbuki durum öyle değildir. Şüphesiz benim içinizde ki dostlarım, muttaiklerdir. Onlar, (neseb ve yer olarak) kim olursa olsun, nerede bulunursa bulunsun, değişmez. (Taberani, el Mucemus Sağir, No: 318)
Benim için insanların en evlası, en yakını kim olursa olsun, nerde bulunursa bulunsun, muttaki olanlardır” (Ahmed, Müsned, 5, 235)
Allah dostları ile ilgili hadisler konulu bu makalenin başında onların Allah’ın seçkin kulları olduğunu bahsetmiştik. Allah Teala bu kimseler ile kalplere aydınlık verir ve Müslümanların yolunu düzeltir. İnsanların çıkarmış olduğı iğrenç fitneler Allah dostlarına bulaşamaz. Bu kimseler Allah katından özel bir huzur ve afiyet içinde yaşamını sürdürürler. Bu hususta ki hadisi şerif şöyledir.
Alimlerin yer yüzündeki misali, gökyüzünde ki yıldızlar gibidir. O yıldızlarla kara ve deniz yolculuğunda karanlıklarda yol bulunduğu gibi (alimlerle de küfür, gaflet ve günah karanlıkları içinde) Allah’a yol bulunur. Yıldızlar yok olduğu (kaybolduğu) zaman yolcuların sapması yakındır.
Allah’ın Teala kulları içinden seçmiş olduğu bir takım kimseler vardır ki, Allah onları (fitne ve zulmetlerden uzak tutar) afiyet içinde yaşatır, afiyet içinde öldürür, afiyet (ve iman selameti) ile cennete götürür. Dünyada onların üzerine gece karanlığı gibi fitneler gelir, fakat onlar bunlardan selamette kalırlar. (Ebu Nuaym, Hilye, 1, 6)
Kamil müminin ferasetinden sakının, Şüphesiz o, Allah’ın nuru ile bakar. (Tirmizi, Tefsir, 16)
Her şeyin bir madeni vardır, takvanın madeni de ariflerin kalpleridir. (Taberani El-Mucemul Kebir, XII, 234)
Allah’ın Teala yeryüzünde yaşanlar içinde (feyiz ve nur) kapları vardır. Rabbinizin kapları, salih kullarının kalpleridir. Bu kalplerin Ona en sevgili olanları da en yumuşak ve ince olanlarıdır. (Ebu Nuaym, Hilye, VI, 97)
Sizin en hayırlılarınız, görüldüklerinde Allah’ı hatırlatan kimselerdir. (Ebu Nuaym, Hilyetül Evliya, 1, 6)
İnsanları bazıları zikrullahın anahtarlarıdır. Görüldüklerinde Allah’ı hatırlatır. (İbnu Mubarek, Kitabuz Zühd, No: 217-218)
Görüldüklerinde Allah’ı hatırlatan kimselerdir. (İbnu Mübarek, Kitabuz Zühd, No: 217-218)
Allah Teala buyurur ki: Şüphesiz kullarım içinde benim velilerim ve halk içinden seçtiğim dostlarım öyle kimselerdir ki, zatım zikredilince onlar hatırlanır, onlar hatırlanınca da ben zikrolunurum. (Ebu Nuaym, Hilye, 1, 6)
Sizin hayırlılarınız, görülmesi size Allah’ı hatırlatan, konuşması ilminize bereket katan ve ameli ahirete rağbetinizi artıran kimselerdir. (Ebu Ya’la, Müsned, IV, 326)
Bir kul, Allah için sevip Allah için buğzetmedikçe imanın hakikatine ulaşamaz. Allah’ın Teala rızası için sevip, Onun rızası için kızdığında Allah’ın dostluğunu haketmiş olur.
Allah Teala şöyle buyurmaktadır: Kullarım içinde benim sevdiklerim: ben zikredilince hatırlananlar ve onların anılmasıyla da benim zikredildiğim kimselerdir. (Ahmed, Müsned, 3, 430)
Kim Allah için sever, Allah için kızar, Allah için verir ve Allah için menederse, imanı kamâle ermiş olur. (Ebu Davud, Sünnet, 15)
Amellerin en faziletlisi, Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir. (Ebu Davud, Sünnet, 3.)