Hafızamızın silmeye yeltenemediği, zihnimizden ziyade kalbimizde sakladığımız, yarınımızda aynı hisleri yaşamayı ve yaşatmayı umduğumuz güzel anılar vardır. Bu güzel anıların başını çoğu zaman çocukluk anılarımız çeker. Belki bir cümlede, belki bir mekanda, belki bir eşyada kendisini bulduğumuz ve belki de silik silik hatırladığımız ama mutlu olduğumuzu iyi bildiğimiz o anları daha çok hissedebilmek için ailemizden tekrar tekrar anlatmalarını istediğimiz çocukluk hatıralarımızı misafir edeceğiz köşemizde. Dolayısıyla bu ay, “Çocukluğundan kalan en güzel hatıra nedir?” diye sorduk genç arkadaşlarımıza. Cevapların sevaplara tebdil etmesi duasıyla, sizleri arkadaşlarımın cevaplarıyla baş başa bırakıyorum. Hayırla kalın.
İçindekiler:
Arkadaşlarımla Oyun Oynadığım Zamanlar
Çocukluğum genel itibariyle güzel geçti. Sinop’un Durağan ilçesine bağlı Dağdelen köyünde babam imamlık yapıyordu. Ben de o zamanlar 7-8 yaşlarındaydım. Köyde bir okul vardı, kişi sayısı az ve yaşlar da farklı aralıklarda olduğundan ilkokul ve ortaokullar aynı sınıfta ders görüyordu. Dilek öğretmenimiz çok samimi ve ders anlatımı başarılı olan bir öğretmendi. O okuldaki arkadaşlarım ve aynı zamanda aynı köyde olduğum Gamze ve Tuğba ile gün boyu vakit geçirirdik ve çeşitli oyunlar oynardık. Artık aklınıza ne gelirse, kumdan pasta yapmak mı dersiniz, saklambaç mı yoksa şarkılı yerden yüksek mi… Yaşamımın en keyifli yıllarıydı o yıllar diyebilirim; çünkü insan çocukken duygularını en saf şekliyle yaşıyor ve hissediyor. En mutlu olduğum anı tam olarak hatırlayamasam da mutlu olduğum anılarımı hatırlıyorum. Mesela camimizin bahçesindeki şadırvanda oyunlar oynardık. O günleri unutmak mümkün değil çünkü eve uğramıyorduk, birbirimizin evinde kalıyorduk, bütün köylüler tanışıyordu ve herkes birbirini ziyaret ederdi. Köydeki yaşamla şehirdeki yaşam birbirinden farklı olduğu gibi maalesef artık insanlarımız da çağdaş olma yolunda ruhlarını kaybetmekte, alınan yaşla beraber samimiyet de azalmakta. Ne mutlu ki hala inatla çoğunluğa benzemeden yaşayan, samimiyetini kaybetmeyen, her şeye rağmen Allah rızası için çabalayan insanlar bize yüreğimizin yerini hatırlatıyorlar.
Ailemizi Çoğu Zaman Unutuyoruz
Sanırım yedi ya da sekiz yaşındayken ailecek bir alışveriş merkezindeki buz pistine gitmiştik. Annem, babam, ben ve şimdiki ortanca kardeşim belki birkaç saat gülerek kaymaya çalışmıştık. Düşüp her yerimi ıslattığım için kurumayı beklediğimi hatırlıyorum. Üstünden çok zaman geçti ama unutmadım. Şimdi ailemle çocukluğumdaki kadar çok zaman geçirmiyorum ve bunun ne kadar değerli olduğunu anlıyorum. “Hayatımızda bizi en çok ne mutlu eder?” sorusunun cevabını düşünürken ailemizi çoğu zaman unutuyoruz. Oysa o gün düşüp ıslanmıştım ama ne kadar mutlu olup güldüğümü dün gibi hatırlıyorum.
Sevinçle Beklediğim Bayram Sabahları
Çocukluğumda yaşadığım her anın kıymetini gün geçtikçe daha çok anlıyorum. Yaşadığım her an o kadar değerli ve özelmiş ki içinden bir tanesini seçsem diğeri kırılır gibi geliyor. Okuldan eve gelirken mahalleye koşuşumdaki o heyecan, oyun oynadığımdaki mutluluk, özel günlerde bir araya gelmenin verdiği birlik hissi, sıcacık sobanın yanında saçlarımda annemin elini hissetmek, akşam vakti babamın zili çaldığında yaşadığım mutluluk paha biçilmez. Sanırım en çok da bayram için alınan, heyecanla beklediğim kıyafetleri giymenin sevinci kalmış aklımda. Sabahları erkenden uyandığım, büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öpülen, gerçek sevgi ve samimiyet bağıyla hep bir arada olduğumuz, kayıplar yaşamadığımız bayramları çok özledim.
Amcam Dünyadaki En Değerli Çocuk Gibi Hissettirirdi
Zihnimdeki anılar dosyasını şöyle bir kurcaladığımda, beni derinden mutlu eden anılarımdan ziyade onların da üstünde yaşadığım bir duygumdan bahsetmek istiyorum. Amcam çocukları çok severdi, beni de severdi ve bana kendimi dünyadaki en değerli çocuk gibi hissettirirdi. Bu yüzden olsa gerek, amcamı çok severim. İlerleyen yaşlarımda neden bu kadar az görüştüğüm amcamı, diğer dokuz amcamın ötesinde bir sevgiyle karşıladığımı çok sorguladım. Daha sonra kavradım ki etrafımızdaki insanlarla olan bağımız, daha biz çocukluk çağlarındayken şekilleniyormuş. İyi veya kötü ne tür iz bırakırlarsa, ilerleyen ömrümüzde de duygular o temeller üzerine gelişiyormuş. Bu farkındalıkla bugün çocuklarla kurduğum her türlü bağda daha özverili olmaya çalışıyorum. Bir nesilde hoş bir sada bırakmayı düstur edinen her kıymetli bireye, bir nebze de olsa yol gösterici olması dileğiyle…