İçeriğe geç

Din Nasıl Anlatılır?

    Geçmişte âlimlerimizin el emeği göz nuru ile vücuda getirdikleri nice kıymetli eser var. Bu eserler sadece kendi dönemlerine değil, asırlar boyunca nesillere ışık olmuş. İlmi, irfanı, ahlâkı, sahih anlayışı zamanlarının ötesine taşımış. Şükür ki pek çoğu bize kadar ulaşmış. Gelin böyle bir eseri tanıyalım. Yazarı büyük imamlarımızdan İmam Takiyüddin Sübkî hazretlerinin oğlu Tâcüddin Sübkî hazretleri (v. 771/1370). O da babası gibi Şâfiî mezhebinin büyük âlimlerinden. Allah Teâlâ ikisinden de razı olsun.

    Tâcüddin Sübkî, Memlûk devrinde Kahire’de doğmuş ve devrin büyük âlimlerinde okumuş. Birçok eserin de sahibi. Bunlardan biri, makam ve mesleklerin ahlâkını anlattığı “Muîdü’n-Niam”dır. Sultandan başlayarak idarî, askerî ve ilmî vazifeler gören zevâtın, imamların, hatiplerin, sûfîlerin, tabip ve cerrahların hal ve gidişinin nasıl olması gerektiğini anlattığı bir eser. Her bir maddede söz konusu makam ve mesleklerde şahit olduğu yanlışlıkları açıkça zikrediyor, doğrusunun nasıl olması gerektiğini açıklıyor.

    Dikkat çekici bir husus, eserin en geniş bölümü âlimlere ayrılmış. Sonra sarayda, devlet dairelerinde, medrese ve kütüphanelerdeki memurların ahlâkından bahsedilmiş. Bir de günümüzde olmayan meslekler var. Kıssacılar ve “kâriü’l-kürsî” denilen, halk önünde okuyan/konuşanlar bunlardan ikisi. Bu başlıklar altında yazılanlar günümüzde radyo ve televizyonlarda, başka platformlarda insanlara dinî meseleleri anlatanlar akla geliyor. Yani meslek ismen yaşamasa da faaliyet devam ediyor. Okuyalım:

    “Kıssacı: Yollarda oturarak ya da ayakta durarak âyetlerden, hadislerden ve selef-i sâlihînden bahseden kimsedir. Bu kişilerin insanların anlayıp hissedar olabileceği; namaza, oruca, zekâta ve sadaka vermeye yönlendirecek konuları anlatmakla yetinmesi gerekir. Kelâm, akaid ilimleri ve Allah Teâlâ’nın sıfatlarıyla ilgili konulardan bahsetmemelidir. Çünkü bu konuları anlatmak, insanları gereksiz şeylere sürükleyebilir.

    Kâriü’l-Kürsî: Bir kürsüye oturup insanlara hadis, tefsir ve sohbet kitaplarından bir şeyler okuyan kimsedir. Kâriü’l-Kürsî de kıssacı da bu konuda benzer bir iş yapmaktadırlar. Ancak kıssacı bunları ezberden okur. Bazen ayakta durur, bazen de oturur. Ancak her iki durumda da bunu insanların gelip geçtiği yerlerde yapar.

    Kâriü’l-Kürsî ise bir cami, mescid, medrese veya tekkede oturur ve yalnızca kitaptan okur. İnsanlara anlayabilecekleri ve dinlemelerinde bir sakınca olmayan konuları okuma hususunda kıssacının yapması gerekenler Kâriü’l-Kürsî için de geçerlidir. İmam Gazâlî’nin İhyâu Ulûmi’d-Dîn, İmam Nevevî’nin Riyâzü’s-Sâlihîn ve el-Ezkâr, İbnü’l-İmâm’ın dua kitabı Silâhü’l-Mü’min, babam Takiyyüddin es-Sübkî’nin Şifâü’s-Sekâm fî Ziyâreti Hayri’l-Enâm adlı kitaplarını okumakta bir mahzur yoktur.”

    (Tâcü’ddin es-Sübkî, Mu’îdü’n-Niam, Haz. Harun Yılmaz / Muhammet Enes Midilli, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yay., İstanbul, 2019, s. 210)