İçeriğe geç

İçimdeki Çocuk Özlemini Söküp Atamıyorum: Çözüm

    Merhaba. Ben 43 yaşındayım, 15 yıllık evliyim. Eşimle çocuk hasretimiz var, 3 kere de tüp bebek denememiz oldu fakat sonuç maalesef başarısız oldu. Çok defa pes ettim, bu arzumu yok saydım. Hiçbir zaman çocuğumuzun olmayacağını kabullenmeye çalıştım. Bana bu konuda en büyük desteği de eşim verdi. Bir gün bile bana sitem etmedi. Fakat çocuk özlemim geçmiyor. Kabullenmiş gibi davransam da geceleri yastığa başımı koyduğumda kalbim sızlıyor. Rüyalarımda anne olduğumu görüyorum, gözyaşlarıyla uyanıyorum. İçimdeki bu hasret hiç bitmiyor. Biz sebepsiz infertiliteden tedavi gördük. Yani evlat sahibi olamayışımızın sebebi bilinmiyor. Ama zaman içinde kendimi suçlamaya başladım. Hatta eşime layık olmadığımı, belki başka biriyle evli olsaydı baba olabileceğini düşünmeye başladım. Ona ayrılmak isterse bunu anlayışla karşılayacağımı dahi söyledim. Bana çok kızdı, bu düşüncelerimin yanlış olduğunu söyledi. Ama ben içimdeki bu değersizlik hissini ve çocuk özlemini söküp atamıyorum. Sizce ne yapmam lazım? Psikoloğa da gittim ama başarılı olamadım. E…

    Çözüm & Cevap

    Merhaba, Mesajınızda birçok farklı duygudan bahsetmişsiniz. Suçluluk, hayal kırıklığı, üzüntü, umutsuzluk… Duygularımız bizi, düşünce dünyamızda olup bitenlerden haberdar etmek için gelirler. Bütün duygularınızın size anlatmaya çalıştığı şey farklıdır. Bunların tek tek ele alınması faydalı olacaktır. Duygularınıza sebep olan düşüncelerinizi açığa çıkarabilirseniz, onların haklılık payını inceleme şansınız olur. Örneğin suçluluk duygunuzun altında eşinizin çocuk sahibi olamamasından dolayı kendinizi sorumlu görmeniz olduğunu belirtmişsiniz. Ancak bu düşüncenizin somut bir veriyle desteklenmediğini görmüşsünüz. Eğer üzüntü, umutsuzluk ve benzeri bir duygu için haklı gerekçeleriniz varsa, o zaman “Bu şekilde hayatımı yaşamaya devam etmemin benim için artıları neler? Eksileri neler? Ben nasıl bir hayat yaşamak istiyorum? Yaptığım davranışlar benim bu şekilde yaşamama katkı sağlıyor mu? Örneğin çocuk sahibi olmak istiyorum ve sürekli bunu düşünüyorum. Düşünmek beni çocuk sahibi yapar mı?” sorularını kendinize sorarak düşünmenizi tavsiye ederim.

    Hayatınızın diğer alanlarında neler yapıyorsunuz, çocuk sahibi olamamakla ilgili yoğun düşünceleriniz evlilik hayatınızı, sosyal hayatınızı, iş hayatınızı etkiliyor mu? Genellikle yaralı olan tarafımız bizi hayatı üretken bir şekilde yaşamaktan alıkoyar. Yeni bir şeyler üretmedikçe, yeni bağlantılar kurmadıkça, hayatımıza anlam katmadıkça da aynı şeyleri düşünmeye devam ederiz ve bu bir kısır döngüye sebep olur.

    Psikolog ile görüşmenizin başarısız sonuçlandığından bahsetmişsiniz. Acaba terapi sürecinde yolunda gitmeyen ne vardı? Bazen terapistle iyi bir ilişki kuramayabilirsiniz, terapistin uyguladığı yöntem size uygun değildir ya da terapist bu konuda yetkin değildir yahut terapi vaktinden erken sonlanmıştır. Ancak bazen de yalnızca “o dönem” terapi almak için hazır olmamanız, fayda görmenizi engelleyebilir.

    Yaşadığınız durumun bir yas süreciyle benzer özelliklere sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bir yakınını kaybeden kişi, onun yokluğuyla baş başa kalır. Sırasıyla inkar, öfke, depresyon ve kabullenme aşamalarını yaşar. Suçluluk, değersizlik, umutsuzluk, üzüntü, öfke duygularını deneyimler. Siz de aslında bir kayıpla baş etmeye çalışıyorsunuz; anne olmanın kaybı. Sizin kaybınız geçmişte sahip olduğunuz bir şeyi kaybetmekle ilgili değil, gelecekte sahip olacağınızı umduğunuz bir hayatın kaybını yaşıyorsunuz. Her kayıp yıkıcıdır. Ancak kaybı kabullenme, yas sürecini sizin için kolaylaştıracaktır.

    Bir gün çocuk sahibi olup olmayacağınızı bilemeyiz ama şu ana kadar sizin kontrolünüzde olan şeyler için elinizden geleni yaptığınızı görmek, yaşadığınız zorluklarla baş etmek için bir adım olabilir.

    Uzun süredir bu sıkıntıyla mücadele ettiğinizi anlıyorum, bu süreçte eğer yeterli motivasyonunuz olursa alanında uzman bir terapistle yeniden terapi sürecine girmenizi tavsiye ederim.

    Allah Teala elbet size bir ferahlık verecektir.