İçeriğe geç
Ana sayfa » Kişisel Gelişim » İmanın Alâmeti Namaz: Sohbet Vaaz

İmanın Alâmeti Namaz: Sohbet Vaaz

    Müberra Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyurulur:

    “(Ey Muhammed) Benim iman eden kullarıma söyle: Namazlarını dosdoğru kılsınlar…” (İbrahim 31)

    İman insanın sahip olduğu en büyük nimet, en değerli hazinedir. Bu hakikatin idrakinde olan mümin bir ömür imanını muhafaza etmeye çalışır. Hayatında ona uymayan her şeye karşı durur. Yeri geldiğinde en sevdiği şeylerden vazgeçmekten de çekinmez.

    Allah ve Resûlü’ne iman eden kişiye mümin denir. İman ederek İslâm’ı tercih eden bu kişiye de Müslüman denir. Bizler elhamdülillah Müslüman, iman ehli müminleriz.

    Mümin neye inanmış, Müslüman neye teslim olmuştur? Allah ve Resûlü’nün getirdiği her şeye inanmış, şüphe duymamış, getirdiği her hükme teslim olmuş, boyun bükmüştür.

    İman eden kişinin iki vasfı olan inanmak ve teslim olmak birtakım sorumlulukların yerine getirilmesi anlamına gelir ki, bunlar Allah ve Resûlü’nün emirlerini bilmek ve onlara uymaktır.

    Teslim olunan amellerin başında ise namaz gelir. Kur’an-ı Hakîm’in pek çok ayetinde “namazı ikame edin” yani dosdoğru kılın, buyurulmaktadır.

    Namaz Müslümanın teslimiyet alameti, şerefi, değeri, miracı, dininin direğidir. Hakkını zayi etmekten en çok sakındığı ibadet namazdır.

    İslâm’ın alameti cami, minare, ezan, namaz, abdest, rükû, secdedir. Bunlar bir beldede görüldüğünde Müslüman belde, kişide görüldüğünde ise onun Müslüman olduğu anlaşılır.

    Varlığı ile çok şey elde edeceğimiz, yokluğunda ise en çok istediğimiz şeyleri kaybedeceğimiz bir ameldir namaz.

    Dinimizin emirlerinin büyük bölümü namazla irtibatlıdır. Cami, mescid, ezan, salâ, vakit, abdest, gusül, teyemmüm, temizlik, setr-i avret, Kâbe, kıble, tekbir, rükû, secde, Kur’an tilaveti, sure ezberi, teşehhüd, kıyam, Allah’ın kulu üzerindeki hakkı gibi kavramlar namaz ile var olmaktadır.

    Ayet-i kerimede mealen şöyle buyurulur: “Muhammed Allah’ın Resûlüdür. Onunla beraber olanlar (müminler) inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidir. Onları rükû ve secde hâlinde görürsün, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk isterler. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir.” (Fetih 26)

    Namazını kaybeden kişi için bu kavramların tamamı yok olmakta, hepsini kaybetmektedir. Müslüman bu kadar kayba razı olabilir mi?

    Emri veren Allah Teâlâ, tebliğ eden ve öğreten Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemdir. Allah ve Resûlü’nden ve emirlerinden daha değerli bir şey yoktur. En değerli ameli kaybeden en büyük vazifeyi ihmal etmiş demektir. Varlığı nimetlerin, yokluğu kayıpların en büyüğüdür.

    Namaz sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı olarak vaktin her evresinde ifa edilerek bir günün tamamında kulun Rabbi ile irtibatını sağlar. Bunu kaybeden, bu irtibatı kesmiş olur.

    Namaza devam eden, her zaman necasetten sakınmaya, kirden pislikten uzak durmaya dikkat eder. Namazı kaybeden ise bu hassasiyeti yitirir.

    Hayatımızda en çok bilmemiz, çocuklarımıza ilk öğretmemiz gereken, ailemizin yerine getirmesi hususunda en çok üzerine titrediğimiz, ehemmiyet verdiğimiz, ihmal etmesini istemediğimiz şey namaz olmalıdır.

    Kişi evinin yanmasına, ailesinin kaybolmasına, yok olmasına razı olmadığı gibi, namazının hayatından, evinden, ailesinden kaybolmasına da razı olmamalıdır. Özellikle anne babalar namaz konusunda kararlı olmalı, hassas davranmalı, çok önem vermelidir. Aile büyükleri namaza karşı dikkatleri ile hatırlanmalıdır. Böylece yaşayarak da örnek olmalıdır.

    Hz. İbrâhim aleyhisselam ailesi için şöyle yalvarmaktadır: “Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı dosdoğru kılanlardan eyle” (İbrahim 40) Lokman aleyhisselam yavrusuna: “Yavrucuğum, namazı dosdoğru kıl” (Lokman 17) diye nasihat etmiştir.

    Namaz bütün peygamberlerin üzerinde durduğu, ümmetlerine tembih ettikleri bir ameldir. Müberra Kitabımız’da geçmiş kavimlerin hak yoldan sapmalarının sebebi namazın terki sayılmaktadır. İlgili ayet-i kerimenin meali şöyledir:

    “Nihayet onların (Nuh, İbrâhim, Yakub) peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar, nefslerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler.” (Meryem 59) 

    Görüldüğü üzere helâk olan kavimlerin bozulma sebebi namazı terk etmeleri sayılmıştır. Kurtuluşa erenlerin sıfatı da namazlarını aksatmamaları olarak şöyle tarif edilmiştir: “Ve onlar ki namazlarını muhafaza ederler, (Mü’minûn 9) “Onlar ki namazlarını daimi kılarlar.” (Meâric 23)

    Biz büyüklerimizi, namaz kılmaktan secde yerleri aşınmış seccadeleri, takkeleri, başörtüleri, ellerinde tesbihi, çok okunmaktan yapraklarında izler birikmiş Mushafları ile tanırız. Ya bizim ardımızdan gelenler bizi ne ile tanıyacak?

    Kur’an’ı Kerim’in başında imanın temeli olan gayba imandan sonra ilk tarif edilen amel namazdır. Mealen şöyle buyurulmaktadır: “Elif, lâm, mîm. İşte bu kitap; onda asla şüphe yoktur. O takva sahipleri için hidayet rehberidir. (Onlar) gayba iman ederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine verdiklerimizden infak ederler.” (Bakara 1-3)

    Namaz manevi hayatımızın kalbidir. Vücuttaki kalbi kaybeden hayatının tümünü kaybeder, onu zayıflatan hayatının tamamını zayıflatır. Namazı kaybeden veya zayıflatan da manevi bakımdan aynı şeyi yaşar. Namazın kaybı zâhir hayatı da ciddi şekilde etkiler. Kişi boşluğa düşer, psikolojik sıkıntılara maruz kalır.

    Mümin böyle büyük bir kayba razı olmamalıdır. İnsan bir tek lirasının kaybına bile razı olmazken dünya ve âhiret hazinesi olan namazın kaybına nasıl razı olur?

    Mümin âhiret inancı olan, hesaba inanan, hesaba çekileceği şeylerin başında da namaz olduğunu bilen kişidir. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Kulun ilk hesaba çekileceği şey namazdır.” (Nesâî, Muhârebe, 2, nr: 3996) buyurmuştur. Cennete de namaz ile girilecektir. Başka bir hadis-i şerifte de şöyle buyurmuştur: “Cennetin anahtarı namazdır.” (Tirmizî, Tahâret, 1)

    Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem bir gün sahabilere:

    Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir nehir aksa, günde beş defa onda yıkansa, üzerinde kir namına bir şey kalır mı? diye sorar. Sahabiler;

    – Hayır, hiç kir kalmaz, cevabını verir. Bunun üzerine Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem;

    – Beş vakit namaz böyledir. Allah bu namazlarla günahları yok eder, buyurur. (Buhârî, Mevâkîtü’s-salât, 6)

    Rabbim bizleri ve neslimizi namazını dosdoğru kılan, muhafaza eden kullarından eylesin.

    Tevfik ve inayeti ile…