İçeriğe geç

Süheyb b. Sinan er-Rumi Kimdir?

    Hicretten 30 yıl kadar önce Irak’ta dünyaya geldi. Asıl adı Umeyr olmasına rağman Rumlar tarafından küçük yaşta esir alınınca Süheyb olarak değiştirilmiştir. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ona, Yahya isminde oğlu olmamasına rağmen Ebu Yahya diye seslenmiştir.

    Mekke’ye geldiğinde Mekke’nin en zenginlerinden Abdullah b. Cüd’an onu himayesine almış, ticareti öğretmiş ve öldükten sonra da servetini ona bırakmıştır.

    Çocukluğunu ve gençliğini Rum topraklarında geçirdiği için hem sima olarak pek Araplara benzemiyor hem de Arapça konuşurken aksanı belli oluyordu. Bu yüzden aslen Arap olmasına rağmen “Rûmî” diye tanınmıştır.

    Hz. Ömer radıyallahu anhu suikaste uğradığında yerine imam olarak onu tayin etmiş, yeni halife seçilene kadar Müslümanlara namazı Süheyb radıyallahu anhu kıldırmıştır.

    Takva ve güzel ahlâk sahibi olan Süheyb radıyallahu anhu aynı zamanda cömert, müsamahalı ve şakacıydı. Hz. Ali kerremallahu vechenin halifeliği döneminde Medine’de vefat etmiştir. Allah ondan razı olsun.

    Hayatından birkaç hadiseyi sunuyoruz.

    Müslüman oluşu

    Ammâr b. Yâsir radıyallahu anhu anlatıyor:

    “Mekke’de Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellemin insanları yeni bir dine davet ettiği konuşuluyordu. Hakkında çok güzel şeyler duyduğum bu dine tâbi olmak için o sırada Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellemin bulunduğu Erkâm’ın evine gittim. Gittiğimde kapıda Süheyb ile karşılaştım.

    – Burada ne işin var? dedim. Bana cevap vermek yerine;

    – Senin burada ne işin var? diyerek karşılık verdi.

    – Allah’a ve Resûlü Muhammed’e iman etmek, Müslüman olmak için geldim, dedim. Süheyb;

    – Ben de aynı sebeple buradayım, deyince kapıyı beraber çaldık.

    Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem bize İslâm’ı anlattı ve Müslüman olduk.”

    O günden sonra -ikisinden de Allah razı olsun- Süheyb ve Ammar için eziyet dolu günler başladı. İkisi de Müslümanlığını gizlemedi. Ammar köle olduğu için efendisi tarafından işkencelere tâbi tutulurken, Süheyb’in kendisini koruyacak bir kabilesi olmadığı için eziyetlere maruz kaldı. Demir zırh giydirilip güneş altında bekletildi. Bazı zamanlar o kadar işkence görüyordu ki bilincini kaybediyor, ne söylediğini bilemeyecek hale geliyordu.

    Hicreti

    Sahabe-i Kiram hicrete başlamıştı. Çok şiddetli işkenceler gören Habbâb ve Bilâl radıyallahu anhumâ artık özgürlüğüne kavuşmuş, eziyetlerden kurtulmuşlardı. Süheyb radıyallahu anhu ise esir olmamasına rağmen koruyacak bir kabilesi olmadığı için hâlâ eziyete maruz kalıyordu.

    Mekkeli müşrikler, en zenginlerinden biri olan Abdullah b. Cüd’an’ın servetini bir Müslümana bırakmasını hazmedemediği için ona eziyet ediyor, serveti sakladığı yeri öğrenmeye çalışıyordu.

    Servetini alıp kaçmasın diye sürekli göz hapsinde tutulduğu için bir türlü hicret edemeyen Süheyb radıyallahu anhu daha sonraları şöyle demiştir:

    “Eğer beni gözlem altında tutmasalardı, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ve Ebu Bekir’le birlikte hicret eden üçüncü kişi olacaktım.”

    Nihayet hicret edebildiğinde başına gelenleri şöyle anlatmıştır:

    “Mekke’de hicret etmeyen bir tek ben kalmıştım. Bir gece müşriklerin ellerinden kurtulup Medine’ye yola çıktım. Yanıma yay ve okumdan başka bir şey alma fırsatım olmamıştı. Bir an önce Medine’ye ulaşmaya çalışırken bir tepenin üstünde müşriklerin peşimden geldiğini gördüm. Yaya olarak kaçamayacağımı anlayınca okumu üzerlerine doğrulttum ve bağırdım:

    – Ey Mekkeliler! Bilirsiniz ki aranızdaki en iyi okçulardan biriydim. Bir adım daha atan olursa bütün oklarımı üzerinize yağdırırım!

    Müşrikler cevap verdi:

    – Bize bir hiç olarak geldin, ne malın vardı ne özgürlüğün. Aramızda ticaret yaptın. Abdullah b. Cüd’an’ın mirasını aldın, en zenginlerimizden biri oldun. Bizim malımızı alıp Medine’ye hicret etmene izin vermeyeceğiz.

    Dedim ki:

    – Size servetimi sakladığım yeri söyleyeceğim. Siz de hicret etmeme karışmayacaksınız.”

    Müşrikler bu teklifi kabul edince Süheyb radıyallahu anhu Kuba Mescidi’nde Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme yetişti. Onun aç ve bitkin bir halde, yanında hiçbir malı olmadan geldiğini gören Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ellerini açarak üç kere şöyle dedi:

    – Ey Ebu Yahya! Yaptığın ne güzel alışveriştir!