Rusya’nın Ukrayna işgali, geçtiğimiz Şubat ayından beri gündemdeki yerini koruyor. Kremlin’in NATO yayılmacılığı ile ilgili tezlerinde haklılık payı olsa da uyguladığı yöntemin kabul edilebilir bir tarafı yok. Karadeniz’in batısında konuşlanan NATO üsleri, aslına bakılırsa yalnızca Rusya için değil başta Türkiye olmak üzere bölgenin bütün devletleri için ciddi bir tehdit unsuru oluşturuyor. Fakat her ne olursa olsun, bu satrancın bedeli masumlara ödetilmemeliydi.
Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere batılı tüm ülkeler, “Rus yayılmacılığı”nı engellemek, hatta bir karakol olarak kullanmak üzere destekledikleri Ukrayna’yı yüz üstü bıraktılar. Ve maalesef Putin’in inadının, Zelensky’nin galeyana gelişinin hesabını Ukrayna halkı ödedi. Oysa Rusya, kamuoyu oluşturmak gibi başka yollar kullanarak Ukrayna’dan istediğini alabilirdi.
İşgal, ABD tarafında da soğuk rüzgârların esmesine neden oldu. Emekli Amerikan ve İngiliz piyadeleri, paralı asker sıfatıyla savaştıkları Ukrayna saflarında hezimete uğruyorlar. Bugüne kadar binden fazla paralı askerin öldüğü iddia ediliyor. Biri Faslı, diğer ikisi İngiliz olan üç paralı asker de Ruslar tarafından esir alındı ve haklarında idam kararı verildi. Geçtiğimiz günlerde Ukrayna işgalinin başlamasından bu yana ilk kez Amerikalı askerler de Rus ordusunun eline geçti. On kişiden oluşan bu grup, Rus ordusunun bölgede olmadığı istihbaratına güvenmişler. Mayınlamak üzere geldikleri Harkov’a kendilerinden önce ulaşan Rus askerleriyle çatışmaya girince ikisi esir düşmüş.
Amerika, 2001’den bu yana özellikle İslâm dünyasını hedef almış ve milyonlarca masumun kanının dökülmesine neden olmuştu. Ukrayna’yı öne sürerek Rusya’yı köşeye sıkıştırmayı hedefleyen ABD yönetimi bu kez sert kayaya çarptı. Tek başına dünyanın hâkim gücü olma hayali, öyle görünüyor ki uzun vadede Amerika’ya pahalıya mal olacak. Bu sefer olan mazlumlara değil, bizatihi ABD’nin kendisine olacak.