Malum, dilencinin torbası dolmaz. Batı’nın Doğu ile arasında karakol olarak tuttuğu Yunanistan her şeyini borçlu olduğu Avrupa yüzünden kapı komşusu Türkiye ile ilişkilerini zaman zaman içinden çıkılmaz hale getiriyor.
Sürekli Batı’dan beslenmeye alışan Atina yönetimi, torbasını bir türlü dolduramamanın verdiği psikolojiyle verilen talimatları harfiyen yerine getiriyor. Bunun en net örneğini sığınmacı meselesinde görmüştük. Türkiye Avrupa Birliği’nin verdiği sözleri tutmaması üzerine sığınmacıların gidişini engellemeyeceğini açıklayıp kapıları araladığında, sınırın diğer tarafındaki Yunanistan Batı’ya göçü engellemek için bütün imkânlarını seferber etmişti.
Türkiye ile Yunanistan ilişkileri bir günde yüz seksen derece değişebilir. Hatırlayın, Yunanistan Başbakanı Mitsotakis dört ay önce İstanbul’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmüş ve sıcak mesajlar verilmişti.
Kıbrıs, Batı Trakya ve Ege Denizi’ndeki sorunların temeli uzun yıllara dayanıyor. Sığınmacı meselesi de ilişkileri gerginleştiriyor. Söz konusu ziyaretin ardından, diyalog zemininde yeni adımlar atılması beklenirken Atina yönetimi, belli ki yine bir talimat alarak Ege Denizindeki adaları silahlandırmaya başladı. Türkiye de güvenliğini tehdit eden bu yaklaşıma kayıtsız kalmayarak Yunanistan’ı sert şekilde uyardı. Askerî tatbikatla da adeta gözdağı verdi.
Aslına bakılırsa Yunanistan Türkiye için devede kulak mesabesinde. Ekonomik olarak dibe vurmuş, iradesini bile isteye Batı’ya teslim etmiş Yunanistan’ın karakol olmanın ötesinde bir misyonu olamaz. Lakin dört bir taraftan tehdit alan, son zamanlarda terörle mücadele başta olmak üzere pek çok meseleyle uğraşan Türkiye için Yunanistan krizi küçük ama mide bulandırıcı. Taş da yumurtanın üstüne düşse, yumurta da taşın üstüne düşse olan yumurtaya olur. Yunanistan taşın altında ya da üstünde ezilmemek için ateşle oynamaktan vazgeçmek zorunda.